İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Basın Açıklaması
28 Eylül 2011 - 00:00:00
Avukatlara görev yaptırılmayarak adeta çekilmeye zorlandıkları benzer durumlarda savunma hakkını korumak için gereken her türlü önlemin alınmasında meslektaşlarımızla birlikte hareket etmeye ve bu oyunu boşa çıkarmaya kararlı olduğumuzu belirtmek isteriz.
 

DSC_0353.JPG

BASINA VE KAMUOYUNA

 

22-25 Eylül 2011 tarihinde CMK 250. maddesi ile özel görevli İzmir Cumhuriyet Savcıları tarafından yürütülen bir soruşturmada, biz avukatların ve artık kamuoyunun da aşina olduğu gibi kısıtlama (gizlilik) kararı alınmıştır. 

 

Gözaltına alınan kişilerin savunmalarını üstlenen baromuz üyesi avukatlara, şüphelilerin ifadelerinin alınmasında hazır bulunmak için gittikleri emniyet müdürlüğünde, dosyayı ve evrakları inceleme talebinde bulunduklarında, "dosyada kısıtlama kararının bulunduğu, bu sefer alınan kısıtlama kararının öncekilerden farklı olduğu, Terörle Mücadele Kanunu'nun 10/d maddesine göre alındığı ve bu nedenle de avukatlara hiçbir evrak vermeyecekleri, hatta altına imza attıkları ifade tutanaklarının bir örneğinin dahi verilmeyeceği"bildirilmiştir. Artık rutine binen ve neredeyse her soruşturma dosyasında Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153 maddesine göre alınan kısıtlama kararının bu kez şüphelilere ve müdafilere hiçbir evrak verilmemesi amacına yönelik ve ilk uygulama olarak Terörle Mücadele Kanunu 10/d maddesine dayandırılmış olduğu anlaşılmıştır.

 

CMK 250. maddesi ile yürütülen soruşturma ve yargılamaların rutini haline gelen, savunma hakkını hiçe sayan kısıtlama/gizlilik kararları, gizli tanık, ölçüsüz ve kuralsız uzun tutuklama uygulamaları ve burada saymakta zorlanacağımız adil yargılanma hakkını ihlal eden, masumiyet karinesi, savunma dokunulmazlığı ve kutsallığı, yargılamada silahların eşitliği ilkesini hiçe sayan uygulamalar, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye'deki neredeyse tüm Barolar tarafından şiddetle eleştirilmiş ve kabul edilemez olarak nitelenmiştir.

 

Nitekim Türkiye Barolar Birliği ve 57 Baro'nun 17 Nisan 2011 tarihinde yayınlamış olduğu İZMİR DEKLARASYONU'nda da"demokratik düzenlerin normal zamanlarının normal mahkemeleri olmayan",  özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla, mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı gibi çalışan bu mahkemelerin ve yine bu mahkemeler için öngörülen özel usul hükümlerinin bir an önce kaldırılması gerektiği,  tüm yargılamalarda da sorun olarak karşımıza çıkan, adil yargılanma hakkına müdahale niteliğindeki karar ve uygulamalara derhal son verilmesi gerektiği, TBB ve Barolar olarak; bu sürecin takipçisi olacağımız, gerektiğinde savunmadan kaynaklanan meşru ve demokratik gücümüzü kullanacağımız' kamuoyuna duyurulmuştur.

 

Hukukçu tavrı yerine hükümet destekçiliğini tercih edenler dışında kalan avukat, yargıç ya da savcı tüm yargı çevrelerinin ve hukukçuların katıldığı bu görüşler karşısında, yukarıda saydığımız ve artık kamu vicdanını ciddi şekilde yaralayan uygulamaların pratik olarak ve yasal düzenlemeler yoluyla son bulması beklenirken, bu kez savunma hakkının kalan kırıntılarının da yok edilmesine yönelik uygulama ve kararlar hayata geçirilmeye başlanmıştır.

 

CMK 153. maddesinde, kısıtlama kararına rağmen, şüpheli ya da avukatının,  ''şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanakların'' bir örneğini alabilecekleri düzenlenmektedir. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10/1. Maddesinde"…Ceza Muhakemesi Kanununun 250 ilâ 252 nci maddelerinde hüküm bulunmayan hususlarda diğer hükümleri uygulanır."şeklindeki açık bir düzenlemeye yer verilmiş ve yine TMK 10/f maddesinde ise bu soruşturmalarda uygulanmayacak CMK hükümleri açıkça sayılmış ancak CMK 153. Maddesinin yukarıda belirttiğimiz, avukatın evrak inceleme ve suret almaya ilişkin bu hükmünü ortadan kaldıran bir istisna getirilmemiştir.

 

Ancak bu yasal düzenlemelere rağmen, demokratik düzenlerde, tartışılmasının dahi söz konusu edilemeyeceği savunma hakkının yok edilmesi anlamına gelen bu uygulamanın, pervasızca gündeme getirildiği görülmüştür. Bu yaklaşım ve uygulama ile yakalanan veya tutuklanan kişi, hakkında kamu davasının açılacağı süreye kadar geçen aylar boyunca, ne ile suçlandığını bilmeyecektir. Yine bu süre boyunca şüphelinin savunmasını üstlenen avukat, müvekkilinin ne ile suçlandığını ve savunmasının neler olduğunu bilmeden ''savunma'' yapacaktır. Bu karar ve kararı verenlerin anlayışına göre avukat, yargılamada şeklen bulunan ve imza atmaktan ibaret görev yapan kişi olarak algılanmaktadır. 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi koşullarında bile söz konusu olmayan, bir avukata imza attığı belgenin bir örneğini vermemeyi dayatma durumu, ancak Türkiye'nin geldiği bu "ileri demokrasi" koşullarında gündeme gelebilmiştir.

 

Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi 29.06.2006 tarihinden bu yana yürürlüktedir. Bu yasanın yürürlükte bulunduğu 2006 yılından bu güne kadar İzmir'de bu nitelikte bir gizlilik kararı ve uygulaması olmamasına rağmen, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yaz kararnamesi ile yapılan atamalardan sonra, savunmayı yok sayan bu karar ve uygulamanın gündeme gelmesi manidardır.

 

Kamuoyu yakından bilmektedir ki İzmir Barosu, üyesi olan İzmirli avukatlardan aldığı güç ile öteden beri, temel hak ve özgürlüklerin savunulmasında çok kararlı tutum alan bir kurumdur.

 

Bu nedenle İzmir Barosu olarak bugün de;

 

Soruşturma mercilerinin kabul edilemez karar ve uygulamalarla, Şüpheli müdafilerinin savunma imkanlarını ortadan kaldırıp görev yapamaz hale getirdikten sonra, Baro' dan müdafi talep ederek Baro aracılığıyla bu hukuksuzluğu normalleştirme girişimlerine asla izin vermeyeceğimizi,

 

Avukatlara görev yaptırılmayarak adeta çekilmeye zorlandıkları benzer durumlarda savunma hakkını korumak için gereken her türlü önlemin alınmasında meslektaşlarımızla birlikte hareket etmeye ve bu oyunu boşa çıkarmaya kararlı olduğumuzu belirtmek isteriz.

                                                                              

Kişilerin vazgeçilmez, temel hakkı olan savunma hakkını ortadan kaldıran, Avukatlık Kanunu'nda belirtilen, 'yargının kurucu unsuru olan bağımsız savunmayı temsil eden avukatı' hiçe sayan karar ve uygulamalara saygı duyulamayacağını ve İZMİR DEKLARASYONU'nda belirttiğimiz gibi bu uygulamaların sürmesi halinde ''savunmadan kaynaklanan meşru ve demokratik gücümüzü gerektiğinde kullanacağımızı'', kamuoyuna ve ilgililerine duyururuz.

 

 

Av.Sema Pekdaş

İzmir Barosu Başkanı

 

DSC_0368.JPG

 

CMK

Madde 153 - (1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.

(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.

(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.

 

Terörle Mücadele Kanunu

Soruşturma ve Kovuşturma Usulü

 

MADDE 10 - Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak,Ceza Muhakemesi Kanununun 250 ilâ 252 nci maddelerinde hüküm bulunmayan hususlarda diğer hükümleri uygulanır. Ancak; 

……. 

d) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir. 

…… 

f) Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesinin altıncı fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt bendindeki, 139 uncu maddesinin yedinci fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendindeki ve 140 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı alt bendindeki istisnalar uygulanmaz.

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza