Değerli hukukçular, sevgili meslektaşlarım,
Özgürlük ve adalet için bizlerle dayanışma gösteren sevgili İzmirliler hepinize selam olsun …
Selam size dostlar,
Selam size özgürlük ve adalet savunucuları,
Bugün demokrasi ve hukuk devletinde yeri bulunmayan özel görevli mahkemelere karşı savunmadan kaynaklanan meşru ve demokratik tepkimizi göstermek için, adil yargılanma hakkı, savunma hakkı, adalet ve özgürlük arayışı için buradayız.
Bundan bir yıl önce 17 nisan 2011 tarihinde İzmir'de toplanan Türkiye Barolar Birliği ve 57 baro yayınladığımız deklarasyonda;
Özel görevli mahkemelerin "demokratik düzenlerin normal zamanlarının normal mahkemeleri olmadığını", bu mahkemelerin "özel soruşturma ve yargılama usulleriyle savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı gibi çalıştığını" vurgulamış,
Bu mahkemelerin ve yine bu mahkemeler için öngörülen özel usul hükümlerinin bir an önce kaldırılması gerektiği belirtmiştik.
Aradan geçen 1 yıllık süre içerisinde CMK 250. Maddesiyle görevli savcılık ve mahkeme uygulamaları son bulmak bir yana artarak devam etmiş, her türlü muhalefet baskı, sindirme, gözaltı ve tutuklama uygulamaları ile adeta tahakküm altına alınmıştır.
Gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu çok sayıda insan hakkında davalar açılmış, basılı kitaplar ve hatta basılmamış kitaplar toplatılmış, gazeteler ve dernekler kapatılmıştır.
30 Nisan 2012 tarihi itibariyle cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan 19 u imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü 91 gazeteci bulunmaktadır.
Yine bu son bir yıllık süreç içerisinde, avukatlar hakkında savunma dokunulmazlığını hedef alır şekilde birçok dava açılmıştır. Meslektaşlarımız savunma görevlerini yapamamaları karşısında cübbelerini bırakarak duruşma salonlarından ayrılmak zorunda bırakılmışlardır.
Meslektaşlarımız görevlerini ifa etmeleri nedeniyle tutuklanmıştır. Özgürlük ve adaletin savunucusu olan barolarımıza kanundan kaynaklanan görevlerini yapmaları nedeniyle suç duyuruları gündeme gelmiştir.
Bu gün de, özel görevli mahkemelerdeki adil yargılanma hakkı ihlalleri, savunmanın yok sayılması uygulamaları ile artarak devam etmektedir. Bu uygulamalar nedeniyle savunmanlık görevi yapılamaz hale gelmiştir.
Avukatlar duruşma salonlarındaki savunmaya yönelik sözleri nedeniyle sürekli bir soruşturma ve yargılama tehdidi altına alınarak savunma sindirilmeye çalışılmaktadır.
Avukatın görev yapamaz olması demek hak arama özgürlüğünün bulunmaması, hukuk devletinin olmaması demektir. Hukuk devleti uygulamasında yeri olmayan bu uygulamalara karşı durmak en başta baroların ve avukatların görev ve sorumluluğudur.
Bu görev ve sorumlulukla 17 Nisan 2011 tarihli
İzmir deklarasyonunda:
"Biz, Türkiye Barolar Birliği ve barolar olarak; bu sürecin takipçisi olacağımız, savunmadan kaynaklanan meşru ve demokratik gücümüzü gerektiğinde kullanacağımız..." irade ve kararlılığını açıkça ortaya koymuştuk.
Şimdi bu kararlığımızı bu meydanda bir araya gelerek bir kez daha gösteriyoruz.
Ve şimdi bu meydandan hukukçular olarak tüm Türkiye'ye bir kez daha söz veriyoruz. Ülkemizin sürüklenmek istendiği karanlığa karşı çıkmak, adalet ve özgürlük arayışını sürdürmek konusunda hiçbir zaman geri adım atmayacağız.
Savunmanın susturulmasına, adil yargılanma hakkının ortadan kaldırılmasına asla izin vermeyeceğiz.
Tüm hukuka aykırı uygulamalar karşısında asla yılmadan, yorulmadan mücadele edecek, özel görevli mahkemeler aracılığıyla yaratılan baskı ve sindirme ortamı son bulana, adil bir yargılama tesis edilene, kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.
Selam olsun, aydınlık bir Türkiye için mücadele eden hukukçulara.
Selam olsun, adalet ve özgürlük savunucularına,
İzmir Baro Başkanı
Av.Sema Pekdaş