Avukatlar Haftası etkinlikleri 5 Nisan 2012 günü Adliye Atatürk Anıtı'na Çelenk sunumu ve Baro Başkanımız Av. Sema PEKDAŞ'ın yaptığı basın açıklamasıyla başladı.
Değerli Meslektaşlarım,
Cumhuriyetimizin İlanından sonra avukatlar ilk kez en geniş katılımıyla '3 Ocak1934'de İzmir'de toplanmışlardır. İzmir'de yapılan "Türkiye Avukatlar Birliği" Toplantısında, toplantıya katılan Baro Başkanları ve illerin Baro Temsilcileri "Türkiye Barolarının Aynı Çatı Altında Toplanması Düşüncesini" benimsemişlerdir.
1934 yılında alınan ilke kararı uyarınca tüm Baro Başkanları ve
Baroların Temsilcileri bu karardan yaklaşık 24 yıl sonra, 5 Nisan
1958 tarihinde İzmir'de, İzmir Ticaret Odası Toplantı Salonunda
toplanarak, iki günlük çalışma sonunda Barolar Birliğinin kuruluş
çalışmalarını görüşmüşlerdir.
Böylece başlayan çalışmalar sonucu; hem Barolar Birliğinin kuruluşu, hem 1136 Sayılı Avukatlar Kanunun hazırlanması ve kabulü, hem de 5 Nisan Avukatlar Gününün temelleri atılmıştır.
Ancak aradan geçen yıllara rağmen mesleğimizin varlığı ve bağımsızlığı, savunmanın yargının asli kurucu unsuru olması gibi temel hukuk prensipleri ihlal edilmekte ve/veya görmezden gelinmekte; mesleğimize yönelik saldırılarla karşı karşıya bir durumda mesleğimizi yapmaya devam etmekteyiz.
Hepimizin bildiği üzere geçtiğimiz hafta, mesleğini yaptığı için menfur bir saldırı sonucu Afyon Barosu üyesi bir meslektaşımız bürosunda hayatını kaybetmiştir.
Şanlıurfa'da Valilikten alınan izinle gerçekleştirilen 21 Mart
2012 günlü etkinliklerde Şanlıurfa Barosu tarafından gözlemci
olarak görevlendirilen avukat meslektaşlarımız güvenlik güçlerince
darp edilmek suretiyle kötü muameleye tabi tutulmuşlar, dahası
kelepçelenerek gözaltına alınmışlardır.
Yine geçtiğimiz günlerde Şırnak Barosu üyesi bir avukat meslektaşımız güvenlik güçlerinin kötü muamelesine maruz kalmıştır.
Geçtiğimiz 15-20 günlük sürede yaşadığımız mesleğimize ve meslektaşlarımıza yönelik bu fiili saldırı örnekleri yanı sıra mesleki faaliyet alanlarımıza da saldırılar sözkonusu olup mesleğimizi etkin, bağımsız ve özgür bir biçimde sürdürmemiz çeşitli şekillerde engellenmektedir.
Silivri Cezaevindeki duruşma salonunda sanık avukatlarının oturdukları bölüme "tavandan aşağıya doğru sarkıtılmış, dört/beş metre uzunluğunda, ucunda ses ve görüntü alma cihazlarının bulunduğu kablolar yerleştirilmiş" bulunmaktadır. Bu uygulamanın ulusal ve uluslararası düzeyde koruma altında olan avukat/müvekkil ilişkisinin gizliliği ilkesine, adil yargılanma hakkı ile bu hak kapsamında bulunan savunma hakkına, evrensel nitelikteki savunmanın özgürlüğü, bağımsızlığı, dokunulmazlığı ilkelerine aykırı olduğu tartışmasızdır.
Yine halen derdest olan Oda Tv dosyasının soruşturma aşamasında,
soruşturmayı yürüten savcılık tarafından mahkemece verilen genel
nitelikteki el koyma kararına dayanılarak hazırlanan ve kolluk
güçlerince sanıkların avukatına tebliğ edilen yazıda; "mahkemenin
el koyma kararına konu kitaba veya kitabın taslağına, bu kitaba ait
dokümanlar ile bunların üçüncü kişilerde bulunan nüshalarına, kitap
haline dönüştürülmüş ise buna ait suretlere, içerik olarak aynı
mahiyetteki evrak ve tüm nüshalara, ayrıca konu ile ilgili her
türlü bilgi ve belgelerin teslim edilmesi" istenilmiş, "teslim
edilmediği takdirde ve gerektiğinde arama yoluna gidileceğinin ve
yine aksine davranılması durumunda avukatlar hakkında hem CMK.nın
124.maddesi, hem de örgüte yardım suçunu işlemekten dolayı işlem
yapılacağı" bildirilmiştir.
Oysa CMK.nun 46 ve 124.maddelerinde düzenlenen ve avukatları da kapsamına alan "tanıklıktan çekinme hakkı", Avukatlık Kanunu'nun 36.maddesinde düzenlenen "sır saklama yükümlüğü" nün doğal bir parçası ve uzantısı olup Anayasal teminat altında bulunan sanığın susma hakkının da güvencesidir.
Dolayısıyla müdafi avukatlarının el
koyma kararına konu belgeleri ibraz etmeye zorlanmaları, ibraz
etmedikleri takdirde örgüte yardım suçunu işlemekten dolayı
haklarında soruşturma açılacağı tehdidine maruz kalmaları çok açık
biçimde hukuka aykırıdır.
Aynı durum KCK soruşturması kapsamında önce gözaltına alınan, daha sonra da büyük bir kısmı tutuklanan avukatlar meslektaşlarımızın kendileri ve müdafileri için de geçerlidir.
Yine bu soruşturmaya konu iddiaların ve bu iddiaların dayanağı olan delillerin neler olduğu aradan geçen altı aya yakın sürede henüz iddianame hazırlanmadığı ve dosyadaki kısıtlama kararı nedeniyle bilinmemekte ise de, basına intikal eden bilgilerden soruşturma kapsamındaki avukatlara yönelik iddiaların avukat/müvekkil görüşmelerine dayandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu soruşturmaya konu uygulamanın Anayasa, CMK ve Uluslar arası sözleşmelerle Havana Kuralları'nın 22.maddesi hükmüne açıkça aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu noktada bir suç soruşturmasına muhatap olan avukatların ev ve büro aramalarının açıkça Avukatlık Kanunu ve yine belirttiğimiz tüm uluslararası sözleşmelere uyulmayarak yapıldığını avukatın meslek sırrı, dolayısıyla sanığın/şüphelinin anayasal güvence altında bulunan susma hakkının ihlal edildiğine bir kez daha vurgu yapmak zorunlu bulunmaktadır.
Mahkeme salonlarında avukatlara hakaret edilmekte, adil
yargılanmayı teminen delil toplanması talepleri dinlenmemekte,
taleplerinde ısrarcı olmaları halinde salondan dışarı atılmakta,
haklarında oturumlara alınmama cezası uygulanmaktadır. Böylece
sanıklar savunmasız bırakılmakta ve savunmaya yönelik çok ağır ve
örneği başkaca demokratik hukuk devletlerinde olmayan uygulamalar
yaşanmaktadır.
Diğer taraftan avukatların savunmaları ve savunmalarının bir parçası olan kamuoyunu bilgilendirmek için yaptıkları açıklamalar ve eleştiriler avukatın 'adil yargılamayı etkilemek' suçunu işlediği iddiasının dayanağı yapılabilmektedir. Oysa avukatın görevi adil duruşma yapılabilmesi için yargılamayı etkilemektir. Bu ilke unutularak avukatlık mesleği hedef haline getirilebilmektedir.
Bazı hakim ve savcıların dünyalarında avukatlar yoktur. Bu nedenle başta Anayasa, CMK ve Avukatlık Yasası'nda yer alan emredici hükümlere rağmen normlar hiyerarşisine aykırı olarak getirilen Kalem Yönetmeliğindeki düzenleme dayanak gösterilmek suretiyle pek çok olayda ve zamanda avukatların dosyaya erişimleri ve dolayısıyla savunmanın görevini hakkıyla yapması engellenmektedir.
Özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla, siyasi tehdit aracı gibi çalışan tarzlarıyla hiç de demokratik olmayan normal zamanların normal mahkemeleri olmayan özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, katalog suç düzenlemeleri, Terörle Mücadele Yasası savunma hakkının ve mesleğinin en önemli engelleridir. Hepimizin ortak güvencesi olan yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını için bu mahkemelerden ve düzenlemelerden kurtulmamız gereği açıktır.
Savunma ve onun temsilcileri olan
avukatlar, sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/b-c maddesi
ve Anayasamızın 36/1.maddesi gereğince adil yargılanma hakkı ile
hak arama özgürlüğü için vazgeçilmez olmayıp aynı zamanda yargılama
faaliyetini demokratikleştirenlerdir. O nedenle savunma hakkına
saygı ve özen gösterilmeden yapılan her türlü yargılama demokratik
olmadığı gibi adil de değildir.
Yargının demokratik biçimde işleyebilmesi, bu bağlamda yargısal
süreçte ve işleyişte demokrasiden söz edilebilmesi için her şeyden
önce iddia ve savunma makamlarının eşit koşullarda ve konumda
bulunmaları, hükümetlerin avukatlara bu olanakları sağlamaları,
kamu otoritelerinin görevlerini yerine getirmede avukatlara
yardımcı olmaları gereklidir.
Bu gereklilik uluslararası metinlerin yanı sıra 12 ülkenin
baro temsilcilerinin 28.10.1988 tarihinde Strazburg'da yaptıkları
toplantıda oybirliği ile kabul ettikleri Avrupa Birliği Barolar
Konseyi Meslek Kuralları, yine Avrupa Birliği Bakanlar Komitesinin
Avukatların Özgürlüğü Metni, Sekizinci Birleşmiş Milletler
Konferansı tarafından kabul edilen ve Havana Kuralları olarak da
bilinen Avukatların İşlevlerine İlişkin Temel İlkeler ile de kabul
edilmiştir.
Bu temel prensipler çerçevesinde; "hukuka saygı ilkesi üzerine kurulmuş bir toplumda önemli bir role sahip olan Avukatın görevi, yasanın çizdiği sınırlar içinde sadece vekalet görevini özenle yerine getirmekle sınırlı olmayıp, hem adalete ve hem de hak ve özgürlüklerini savunmakla yükümlü olduğu yargılamaya tabi kişiler için vazgeçilmez değerdedir."
5 Nisan Avukatlar Günü hepimize kutlu olsun
Saygılarımla
Av. Sema PEKDAŞ
İzmir Barosu Başkanı