İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Basın Açıklaması ve Suç Duyurusu
05 Mart 2014 - 00:00:00
Türkiye’de Gezi parkı eylemleriyle oluşan toplumsal muhalefet sivil halka dönük şiddet uygulamaları ile bastırılmaya çalışılmıştır. Ölüm ve yaralanmalara yol açan fiziksel saldırıların yanında ifade özgürlüğüne ve özel hayata yönelik müdahaleler de bu saldırı da yerini almıştır.
 

BASINA VE KAMUOYUNA

 

Türkiye'de Gezi parkı eylemleriyle oluşan toplumsal muhalefet sivil halka dönük şiddet uygulamaları ile bastırılmaya çalışılmıştır. Ölüm ve yaralanmalara yol açan fiziksel saldırıların yanında ifade özgürlüğüne ve özel hayata yönelik müdahaleler de bu saldırı da yerini almıştır. Böylece,Türkiye'de Gezi Parkı eylemleriyle iktidarın özgürlükleri sınırlama girişimlerine karşı toplumsal tepkinin ve demokrasi talebinin sosyal ve sanal her alanda dile getirilmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 02.06.2013 tarihinde "baş belası twitter" açıklamasından birkaç gün sonra, BU AÇIKLAMAYI TALİMAT OLARAK ADDEDEN BİR KISIM KAMU GÖREVLİSİ TARAFINDAN YURTTAŞLARIN ÖZEL HAYATLARINA, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE SALDIRI MAHİYETİNDE OPERASYONLAR GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ VE BİR ÇOK YURTTAŞ GÖZALTINA ALINARAK HAKLARINDA SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALAR AÇILMIŞTIR. İzmir'de de 38 genç yurttaşımızın aynı nedenle gözaltına alındığı ve bunlardan 28'i hakkında dava açılmış olduğu da bilinmektedir.

 

Ceza Muhakemesi Kanununa aykırı olarak başlatılan bu hukuka aykırı soruşturmalar yurttaşların kişi hürriyeti ve güvenliği üzerinde bir tehdit olarak kullanılmıştır. Polis şiddetinin deşifre edildiği medyada dahi yerini bulan popüler fotoğraflardan, İzmir Barosu'nun kamuoyuna duyurduğu telefon numaralarına kadar her şey; yardım çağrıları, anayasal olarak güvence altında olan barışçıl ve demokratik eylemlere davet, polis şiddetinin ya da hükümet tavrının eleştirildiği her paylaşım birer suç delili olarak dosyaya yerleştirilmiş ve ifade özgürlüğünü kullanan bireyler üzerinde bilinçli bir kaygı oluşturulmaya çalışılmıştır.

 

Alelacele gerçekleştirilen operasyonun sonrasında hazırlanan iddianamede atılı suçlar TCK'nın "Kamu Barışına Karşı Suçlar" arasında gösterilmekteyken, tüm şüpheliler için Recep Tayyip Erdoğan'ın  mağdur olarak gösterilmesi de bu hukuka aykırı soruşturmanın gerçek amacını ve toplumsal saikini ortaya koymaktadır.

 

Düşünceyi açıklama özgürlüğü ile demokrasi anlayışının yakın ilişkisi bulunduğu tartışmasızdır."Düşünceyi açıklama özgürlüğü demokrasiyi, demokrasi düşünceyi açıklama özgürlüğünü gerektirir".İfade özgürlüğünün ekseninde de "çoğulculuk ve hoşgörü" ikiz değerleri bulunur. Bu doğrultuda, düşünceyi açıklama özgürlüğü yalnızca onaylanan, zararsız olduğu kabul edilen ya da toplumun geneli açısından kabul edilebilir bulunan "düşünceler" için değil, hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bunlar, "demokratik toplumun" olmazsa olmaz unsurları içerisinde yer alan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gerekleridir.

 

Nefret söylemi içermeyen ya da şiddete sevketmeyen ifadelerin engellenmesi ise hukuk devleti iddiaısnda olan ülkeler açısından kabul edilebilir değildir. Sosyal medyada toplantı ve gösteri yürüyüşüne davet, politik eleştiri, direnişin içinde söz, görüntü ve resim paylaşma açıkça bir"şiddete yönlendirme"niteliğine ulaşmadığı sürece sınırlandırılamaz.

 

İfade özgürlüğünün sınırlandırılması söz konusu olduğunda sadece soruşturmanın konusu olan kişilerin değil tüm toplumun ifade özgürlüğüne karşı bir eylemin varlığından söz etmek gerekmektedir. İfade özgürlüğü kuramında"dalga etkisi" (chilling effect)olarak da bilinen bu durum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bir çok kararında ifade özgürlüğünü ihlâl eden bir etken olarak da vurgulanmaktadır. Nitekim, bu soruşturma da suçlama olarak, TCK m. 216 ve m. 301 gibi ifade özgürlüğü aleyhine bugüne kadar çok kullanılmış hükümlerinin aksine TCK m. 214 ve m. 217'nin kullanılmasını üstü örtülü bir sansür girişiminden başka bir şekilde anlamlandırmak mümkün değildir. Bu açıklamalar ve sadece tweet'leri nedeniyle 35 saat gözaltı uygulanan bu operasyon sonrasında çok sayıda kişi, attıkları mesajların suç unsuru içerip içermediği konusunda tedirgin olmuştur. Söz konusu soruşturmada 38 kişi gözaltına alınmış olsa da, bu soruşturmanın etkisi bu 38 kişi ile sınırlı kalmamış, onbinlerce sosyal medya kullanıcısı soruşturmanın etkisi ile tedirginlik yaşamış, pek çoğu eylemlere dair paylaşımlarını silmiş, profil adlarını resimlerini değiştirmiş ya da hesaplarını kapatmıştır.

 

Anayasa m. 26'ya göre düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Ancak şüpheli memurların ve savcıların kanunlara ve hukuka aykırı olarak yürüttüğü ve 38 kişi hakkında soruşturma/29 kişi hakkında kovuşturma başlatılmasını sağladığı bu dosyayla yurttaşların ifade ve haberleşme özgürlüğüne aba altından sopa gösterircesine müdahale edilmiştir. Sonuç olarak şüphelilerin bütün bu suç oluşturan eylemleri, "suç görünümüyle" topluma sunularak yurttaşların ifade özgürlüğünü sınırlayacak bir etki yaratmıştır.

 

Açıklanan nedenlerle; usulsüz olarak soruşturma işlemlerini yürüten kolluk kuvvetleri ve soruşturma savcıları hakkında gerekli soruşturmanın yapılması ve bu tür düzmece davalarla toplumun sindirilmesine izin verilmemesi amacıyla ihlallerde sorumluluğu bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz.

 

Tüm yurttaşlarımızı ifade özgürlüğüne sahip çıkmaya çağırıyoruz.

 

Saygılarımızla

 

İzmir Barosu Başkanlığı

 

 

SUÇ DUYURUSU DİLEKÇESİNİ OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ >>>

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza