İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Savunma Susturulamaz
24 Ocak 2013 - 00:00:00
Her türlü tehlikesine rağmen mesleğimize sahip çıkıyoruz. Savunma susturulamaz! Savunma yoksa adalet de yok!
 

DSC_1053.JPG

 

Değerli Hukukçular, Değerli Meslektaşlarım, Basınımızın Değerli Çalışanları,

 

Bugün, hep birlikte tutuklu meslektaşlarımıza sesimizi ulaştırmak için, Savunma Susturulamaz demek için bir aradayız.

 

Bir aradayız, adliyedeyiz, görevimizin başındayız, biz yoksak adil yargılama da olmaz, adalet de olmaz biliyoruz.

 

Ve İzmir'den Kandıra Cezaevindeki, Bakırköy Kadın Cezaevindeki tutuklu meslektaşlarımıza selam gönderiyoruz ve onlara sizin yeriniz burası, bizim yanımız, adliyeler, en kısa zamanda bizlerle birlikte olmanınız için, adalet için mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız, size söz veriyoruz diyoruz.

 

Değerli meslektaşlarım, 

 

Bildiğiniz gibi, 18. Ocak. 2013 / Cuma günü, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi, İstanbul ve Ankara Şubeleri ile dernek üyesi ve yöneticisi meslektaşlarımızın ev ve işyerlerine yapılan baskın haberleriyle güne başladık. O gün yaşananlar, hukuk tanımaz uygulamalar ve hukuka aykırı kararlar hukuk tarihimizdeki kara sayfalara yeni  kara sayfalar olarak eklenmiştir.

 

O günden bugüne;

- Avukatlık mesleğinin ne olduğunu ve niteliğini,

- Avukatın suçluların vekilliğini yapmalarının görevleri gereği olduğunu,

- Avukatın müvekkiliyle özdeşleştirilmemesi gerektiğini,

- Avukatın görevinin adil yargılanmayı sağlamak olduğunu,

- Bu nedenle, şüpheli ve sanığa, yüzyılların mücadelesi ve birikimiyle kazanılan haklarının hatırlatmasının ve bu hakların kullanılmasının sağlamasının görevi icabı olduğunu,

- Hak mücadelesinin simgesi avukatın bu nedenle bir takım ayrıcalıklarının bulunduğunu,

- Bunların görevinin niteliği olduğunu ve kanunla teminat altına alındığını,

- Bu teminatların başında da, avukatların ev ve işyerleri ile belgelerine ait aramalarda farklı yöntemler uygulanmasının geldiğini,

- Baro temsilcisi ve Cumhuriyet Savcısı gelmeden bu aramaların yapılamayacağını,

- Avukatların görevleri ile ilgili suç iddialarıyla ilgili olarak Adalet Bakanı izni olmaksızın soruşturma ve kovuşturma yapılmasının mümkün bulunmadığını ve diğer pek çok temel hukuk ilkeleri anlatılmaktadır.

 

Kimler anlatmaktadır?

Neredeyse Barolarımızın tamamı, TBB, yargıç-savcı örgütleri, hukukçu örgütleri ve hukukçu  akademisyenler….

 

Bu nedenle bugün bu konulara değinmeyeceğim. Bu hususlarla ilgili açıklamalar bütün bu kurumların web sitelerinde mevcuttur.

 

Ben bugün burada, İstanbul /Çağlayan Adliyesinde ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı müdafii olarak yaptığım görevim sırasında yaşananları sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Av. Selçuk Kozağaçlı'ya örgüt üyesi suçlamasını dayanağı olarak sadece girdiği davalar, temsil ettiği müvekkilleri, dernek olarak katıldıkları gösteri ve yürütüşlerle ilgili sorular sorulmuştur.

 

Oysa, soruşturma başlar başlamaz aynı gün 18. Ocak. 2013 tarihinde, İstanbul  Emniyet Müdürlüğü Web sitesinde Basın Notu başlıklı bir bilgilendirme yapılmıştır Ve bu basın notunda;

 

Legal görünüm altındaki dernek/kültür merkezi/dergi bürolarında çelik kapılarla (11 çelik kapıdan geçilerek) korunaklı hale getirdikleri yerlerde, Yurtdışında bulunan örgüt elebaşlarına ülkemizin kozmik bilgilerini şifreli metinler halinde kodlayarak raporladıkları, başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek için gizli haberleşme merkezleri oluşturdukları tespit edilmiştir.

 

 

Selçuk Kozağaçlı'ya da, diğer şüphelilere de bu belirtilen konularda her hangi bir soru sorulmamıştır.

 

Dernek olarak katıldıkları 1 Mayısta dernek gömleği giyerek çektirdikleri fotoğraflar dosyalarına suç delili olarak koyulmuştur.

 

Bu fotoğraflar facebook sayfalarında yer alan aleni fotoğraflardır ve polis facebook sayfalarından kopyalayarak almak suretiyle delil oluşturma gayreti içine girmiştir.

 

Yine Polis facebook sayfalarında yeralan gezi fotoğraflarını alarak bu geziyi örgüt toplantısı olarak tanıtmak istemiştir.

 

Polisin toplayabileceği delil olmadığından delil yaratmaya çalışmıştır, suç işlemiştir. Yetkilileri gereğini yapmak için göreve davet ediyoruz.

 

Bu arada, bir konuya da değinmek gerekecektir.

 

Hollanda ve Belçika'dan gelen belgelerde adlarının geçtiği bu nedenle haklarında soruşturma başladığı iddiası bulunmaktadır.

 

Bu belgeler 1996, 1998 ve 2003 yılında geldiği iddia edilen belgelerdir.  Bunlarla ilgili olarak 2004 yılında dava açılmış ve beraat etmişlerdir ve bu karar kesinleşmiştir. Dolayısıyla sözkonusu belge ve bilgilerin 11 yılda ancak çözümlendiği iddiası da gerçekçi değildir.

 

En acısı İEM, sözkonusu basın notunda; 

 

"18 Ocak 2013 günü ilimizin 19 ilçesinde ve 7 ayrı ilde eşzamanlı yapılan operasyonda, terör örgütünün yönetici kadrosu, avukat yapılanması ve mahalli alan yapılanmalarına yönelik 55 ayrı adreste mahkeme kararlarıylaaramalar yapılmıştır.                                                                         

İfadesi yer almaktadır.

 

İstanbul Emniyet Müdürlüğü kararı vermiştir, hüküm tesis edilmiştir; meslektaşlarımız terör örgütü avukat yapılanması üyesidir. Artık tutuklanma gerçekleşecektir. Biz müdafiiler Savcıdan emniyetin bu tespitinden sonra tutuklamaya sevk etmekten başka yapacak bir şeyinin bulunmadığını, kendisiden bizi yanıltmasını beklediğimizi söyledik, ama yanılmadık ve meslektaşlarımız tutuklamaya sevk edildiler.

 

Selçuk Kozağaçlı'nın tutuklamaya sevk yazısında belirtilen hususları  bizzat okumuş birisi olarak tutuklamaya sevk sebebi olarak gösterilen hususlara da değinmek  isterim;

 

- Ölen iki terör örgütü üyesinin cenazesini almak,

- Selçuk Kozağaçlı hem bunların hem de ailelerinin avukatı olduğunu belirtmiştir. Devlet yeklileri  belgeler tanzim edilmek ve imzalanmak suretiyle  cenazeleri vekaleti gereğince avukata teslim etmişlerdir.ama bu durum avukatın örgüt üyeliği ile suçlanmasına  neden olmuştur.

- Diğer bir iddia, halkın hukuk bürosunda avukat olmaktır.

- Çünkü bu bürodaki avukatlar, yasadışı bir örgütle ilgili davalarda görev yapmaktaymışlar.

- Bu durum emniyet yazısında x terör örgütü üyelerinin yargılandıkları davalarda, %85,79'unun vekillerinin bu büro avukatları kalanının ise barolara kayıtlı diğer avukatlar olduğu şeklinde bir değerlendirme yer almaktadır.

- Ayrıca bu büronun avukatları girdikleri davalarda müvekkillerine susma hakkını kullandırıyorlarmış ve bunun oranı da % 70 miş.

- Ayrıca çeşitli eylem ve etkinliklere (1 Mayıs, 8 Mart, çevre, faili meçhuller, v.s gibi) katılmışlar

 

Bu iddialarla özgürlük hakimliğine sevkedilen meslektaşımız, soruşturma başladığında yurtdışında olduğu halde hakkındaki yakalama kararını öğrendikten sonra hemen yurda dönmesine rağmen tutuklanmıştır.

 

Avukat meslektaşlarımızın tamamına savcılıkta ve özgürlük hakimliğinde sorulan sorular bu çerçevededir. Ama tutuklanmışlardır.

 

Bu tutuklamalara itiraz ediyoruz, tutuklamalar haksızdır, hukuka aykırıdır.

 

Soruşturma hukuka aykırı yürütülmüştür.

 

Avukatlar darp edilerek gözaltına alınmışlardır.

 

Avukatlarla ilgili kan, tükürük, kıl, doku alınması kararı hukuka aykırıdır.

 

Bu konuda herhangi bir isnat olmadan herhangi bir fiille illiyet bağı kurulmadan bu kararlar verilmiştir.

 

Yerlerde sürüklenerek, zorla ve işkence ile kan ve tükürük örmeği alınmıştır.

 

Bu duruma ait fotoğraflar dosyada mevcuttur. İşkenceyi bu fotoğraflardan gördüm.

 

Bütün bu uygulamalara itiraz ediyor ve suç duyurusunda bunuyor, yetkilileri göreve davet ediyoruz.

 

Bugün aynı zamanda tehlikede olan avukatlar günü.  Avrupa Demokrat Avukatlar Birliği, Dünya İnsan Hakları için Avukatlar Birliği ve Avrupa Barosu İnsan Hakları Enstitüsü tarafından organize edilen bugün nedeniyle Türkiye ile İspanya tehlikede olan avukatlar ülkesi olarak seçilmiştir.

 

Her türlü tehlikesine rağmen mesleğimize sahip çıkıyoruz.

Savunma susturulamaz!

Savunma yoksa adalet de yok!

 

Değerli Meslektaşlar,

Bugün 24 Ocak bundan tam 20 yıl önce Uğur Mumcu, bundan tam 7 yıl önce 19 Ocakta Hrant Dink Katledildi. Ama hala gerçekler aydınlatılmadı.

 

Devlet görevlilerine sesleniyor ve bizlere, meslektaşlarımıza, insan hakları savunucularına tuzak kurmakla uğraşmak yerine faili meçhulleri aydınlatmakla uğraşın görevlerini yapın diyoruz. Bu ülkeyi korkunun egemen olduğu bir ülke olmaktan çıkartmak ve gerçek bir demokratik hukuk devleti yapmak görevinizi yerine getirin.

 

Ve Çağdaş  Hukukçular Derneğinin ve bu derneğe üye avukatların çalışmalarını vasıflarını bu operasyonun neden yapıldığını, bu yıl Adli Yıl açılışı için düzenlediğimiz etkinlikte Selçuk Kozağaçlı ile birlikte konuşmacı olan Av. Fikret İlkiz'den aktarmak isterim.

 

"Savunma, avukatlar ve Çağdaş Hukukçular Derneği tehdit altındadır.

 

Çağdaş Hukukçular Derneği çok eski, ama bir o kadar da köklü bir mücadele geleneğinden gelir.

 

Birinci Olağan Genel Kurulunu 12 Haziran 1976 tarihinde yapmış olan Çağdaş Hukukçular Derneği Yönetim Kurulu 15 Haziran 1976 tarihinde yayınladığı bildiri ile Çağdaş Hukukçular Derneği'nin genel tavrını kamuoyuna şöyle açıklamıştı:

 

"Birinci Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Kurulu, Türkiye halkının üzerinde çöreklenen emperyalist ve faşist baskıların kurumlaştığı ve yoğunlaştığı bir dönemde yapılmıştır. Derneğimiz bu dönemde, güncel ve birincil görevin antiemperyalist ve antifaşist mücadele olduğunu kabul ve ilan eder.

 

Yurdumuza, egemen sınıfların, daha açık, kaba ve şoven diktasını getirme amacını güden faşizme karşı mücadele; demokratik rejim için, sosyal hukuk devleti için, insan hak ve özgürlükleri için mücadele demektir."

 

Üç maddeden oluşan bildirinin son maddesi DGM'lerle ilgiliydi. 1976'da "Halkımızın uyanışını önlemek, işçiler, köylüler, aydınlar ve tüm yurtseverler üzerinde bir baskı ve terör uygulamak amacıyla" yasa tasarısı hazırlanan DGM'lerin "Anayasanın güçler ayrılığı, bağımsız yargı, savunma hakkı ilkelerine aykırı" olduğunu ilan ediyor,"olağanüstü siyasal mahkeme niteliğinde" olan DGM'lerin kuruluşuna herkesi karşı çıkmaya çağırıyordu.

 

Çağdaş Hukukçular Derneği'nin genel tavrı dün neyse bu gün de odur. Yönetim Kurulu kararı ÇHD yayını olan "Hukuk ve Toplum" adlı Bülten'in 1976 yılı Ekim (1). Sayısında yayımlandı.

 

Aynı bültende "Örnek Kararlar" bölümünde ise şöyle bir karar özeti vardı: "Türkiye'de faşizme ve emperyalizme samimiyetle karşı çıkma, her Türk vatandaşının görevidir, namus borcudur, insan olma haysiyetinin gereğidir. Faşizme ve emperyalizme karşı çıkmayan, samimiyetle bunu kınamayan bir toplumun mevcut dünya koşulları içinde insanca yaşamaya, insan olmaya, haysiyetli bir yaşam süremeye hakkı yoktur".(Ankara 8 Asliye Ceza Mahkemesi 25.6.1975 tarih, Esas 1975/106, Karar 1975/297)

 

Artık böyle kararlar yok. Ama faşizme karşı mücadeleyi insanlık görevi sayan avukatlar var.

 

İstanbul ÇHD Şube Başkanı Avukat Taylan Tanay gözaltına alındıktan sonra, İstanbul Barosu ile aynı sokakta bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği'ne getirildi ve ÇHD'de arama yapılıyordu. Avukat meslektaşları da, dışarıda dayanışma ve protesto için ÇHD önünde toplanmıştı. Sonra üstlerine biber gazı sıkıldı.

 

ÇHD önünde bekleyen avukat arkadaşlarına, pencereden seslenen Av. Taylan, mücadelenin süreceğini, yılmayacaklarını, yeniden geleceklerini, toplumsal savunma ve savunmanın boyun eğmeyeceğini bütün kararlılığıyla ve gür sesiyle herkesin duyabileceği çok güzel cümlelerle ve sıkılı yumruğundan aldığı güçle söyledi.

 

Aslında avukat Taylan Tanay yıllarca kimsenin hafızalarından silinmeyecek biçimde; aşağıda bekleşen avukat meslektaşlarına bütün inancıyla şöyle seslendi:

 

Kahrolsun faşizm!

 

DSC_1057.JPG

 

DSC_1059.JPG

 

DSC_1091.JPG

 

DSC_1136.JPG

 

DSC_1120.JPG

 

DSC_1126.JPG

 

DSC_1141.JPG

 

 

 

 

 

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza