Sayın Basın Mensupları;
Anayasa Mahkemesi 10.03.2011 tarihinde; Türk Medeni Kanunu'nun 187.maddesinin "kadının evlenmeden önceki soyadını tek başına kullanma hakkını içermemesi nedeniyle" Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasında bulunan Fatih 2. Aile Mahkemesinin başvurusunu ret etmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin karar gerekçeleri yayınlanmamakla beraber İzmir Barosu olarak bu konuya ilişkin görüşlerimizi açıklamak istiyoruz.
Bu kararı öncelikle, AİHM 'in İzmir'den gönderilen ve Baromuz üyesi olan Tekeli-ÜNAL-TÜRKİYE davası kararını "yok sayılarak" verilmesi nedeniyle HUKUKA AYKIRI BULMAKTAYIZ.
Bu kararla ilgili sürece kısaca hatırlatırsak;
1995 yılında başlayan iç hukuktaki hukuksal süreç 1996 yılında bir hak mücadelesi olarak AİHM'e taşınmıştır.Bu başvuru üzerine AİHM 2004 yılında "evli kadınların evlendikten sonra yalnızca önceki soyadlarını kullanamamalarını ,benzer konumdaki kişiler arasında "farklı muamele "teşkil ettiğine karar vererek, AİHS'in 8.maddesinde düzenlenen "özel hayatın gizliliği" ile AİHS 'in 14.maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağına aykırı bulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini bu uygulama nedeniyle mahkum etmiştir.
Yine; verilen kararla Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine aykırı olan bu uygulamayla ilgili tek sorun yaşayan Avrupa Konseyi ülkesinin Türkiye Cumhuriyeti olduğu ifade edilmiştir.AİHM bu hususta yasal düzenleme yapmak gereğine dikkat çekmiştir.
Bu karardan sonra;
Davacı- başvurucu, İçişleri Bakanlığı tarafından, İzmir Valiliğine gönderilen yazıyla AİHM'in konuyla ilgili kararı olduğunu, buna uygun olarak ta Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün yazısı bulunduğunu , TMK'nın 187.maddesinin değiştirilmesinin gündemde olması sebebiyle talep konusu yerinde görülerek AİHM'in bu kararı içtihat haline gelmiş ve uygulanmıştır.
Bu dönemde; İzmir'den başlamak üzere "aile adı " başlıklı soyadıyla ilgili tüm sorunları aşacak ve çocukların da soyadını kapsayacak şekilde 38 kadın örgütü desteğiyle Avrupa Konseyi üyesi başka ülkelerdeki örnekler de değerlendirilerek bir yasa teklifi hazırlanmış ve TBMM 'ne sunulmuştur.Yine mecliste grubu bulunan siyasi parti temsilcileriyle görüşmeler yapılmış ancak geçen zaman içinde yasal bir değişikliğe gidilmemiştir.
Yine bu dönemde; AİHM'in "kadınların kendi soyadlarını kullanmasına olumlu cevap veren bu içtihadı nedeniyle bir kısım talep sahiplerine idari yolla "evlenmeden önceki soyadı kullanmasına izin verilmiş" bir kısım davacıların talebi de dava yoluyla sonuçlanmıştır. Bu kararların hepsinin gerekçesi; Anayasa'nın 90.maddesinde düzenlenen; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulama,." hükmü olmuştur.
Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu bu karar ile;
Anayasa'nın 90.maddesinde "uluslar arası anlaşmalar kanun hükmünde olup Anayasa'ya dahi aykırılığı öne sürülemez.." düzenlemesini,AİHM içtihatlarını ve evrensel hukuka giden yolu yok saymıştır.Bu karar ileriki tarihlerde Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruyla ilgili hakların kullanılmasında ne kadar işlevsiz kalacağını da göstermektedir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu Türkiye'nin Avrupa Birliği karnesinde not yükseltmek için getirilmiş bir yol iken AİHM içtihatları ve oluşturduğu normlar, yargı kültürü sıfırlanmadan, bu birikim red edilmeden karar üretilmeliyken tam tersine davranılmıştır.
Bu karar aynı zamanda; "Erkek egemen bir bakış açısıyla oluşturulmuş hukuksuz bir karardır. Ne Anayasa oylamasıyla getirilen 10.maddenin ruhuna uygun ne de 90.madde dikkate alınarak verilmiştir.
Bu karar; evrensel hukuk alanındaki kazanımların, yasalardaki ve Anayasa'daki özgürlükçü ve demokratik düzenlemelerin demokratikleşme ve özgürleşme için yetmediğini, bu düzenlemeleri uygulayan onlara hayat veren zihinler özgürleşmedikçe, toplumun önü açılmayacağını bir kez daha göstermiştir.
İzmir Barosu olarak; kazanılmış hakları, kadınları, uluslar arası sözleşmeleri, AİHM kararlarını, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ, EVRENSEL DEĞERLERİ, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini SAVUNMAYA, DEVAM EDECEĞİZ.
Medeni Kanununda bir düzenlemeye gidilerek AİHM içtihatları ve evrensel hukuk ve değerlere göre bir düzenleme yapılmalı,kadınların soyadına özgürlük tanınmalıdır.
İzmir Barosu, bu değişiklik için çalışmayı görev olarak önüne koymaktadır. 17.03.2011
Av. Sema PEKDAŞ
İzmir Barosu Başkanı