İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Gazetecilere yönelik arama ve gözaltı uygulamalarına karşı
Gazetecilere yönelik arama ve gözaltı uygulamalarına karşı
05 Mart 2011 - 00:00:00
İzmir Barosu tarafından gazetecilere yönelik arama ve gözaltı uygulamalarına karşı yapılan basın açıklaması
 

BASINA VE KAMUOYUNA 

03.Mart.2011 sabahı İstanbul CMK 250.maddesi ile özel görevli savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında, Ahmet Şık ve Nedim Şener'in de aralarında bulunduğu gazetecilerin evlerine baskın yapılarak arama yapılmış ve sonrasında bu kişiler gözaltına alınmışlardır.

Ahmet Şık, İzmir Barosu üyesi avukatlar tarafından, Baki Erdoğan'ı işkence ile öldüren polislerin yargılandığı Aydın Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada, polislerin saldırısına uğramasıyla, Manisa Davası'nı kamuoyu gündemine taşıyan haberleriyle yakından tanınan bir gazetecidir. Yine Ahmet Şık "Darbe Günlükleri" olarak bilinen haberi ile de tanınmaktadır. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü sahibi olan Ahmet Şık, Fettullah Gülen Cemaati ile ilgili basıma hazırladığı kitabı nedeniyle Odatv baskını sonrası kamuoyunun gündemine gelmiştir.

Nedim Şener "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" adlı kitabıyla kamuoyunda tanınan, Ahmet Şık gibi Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü sahibi olan bir gazetecidir. Nedim Şener'in Ahmet Şık ile diğer bir benzer yanı da "Ergenekon Belgelerinde Fettullah Gülen ve Cemaat" adlı kitabın yazarı olmasıdır.

Nedim Şener'in gözaltına alınırken "Hrant için,adalet için" diye bağırması, Ahmet Şık'in ise gözaltına alınırken "Dokunan yanar" beyanı dikkat çekicidir.

Türkiye basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü konusunda yeni bir darbe ve müdahaleyle karşı karşıyadır. Muhalif olan ve görüşleri iktidar tarafından kabul görmeyen gazetecilerin uğrayabilecekleri akıbet her zamanki gibi baskı,tehdit ve neticede gözaltı olmuştur. 

Görünen odur ki Anayasa Değişikliği sürecinde olduğu gibi "TORBACI" yaklaşım ile muhalifler derdest edilmekte, Ergenekon soruşturması "TORBA" ya çevrilip içine ne bulunursa atılmaktadır.

Yine görünen odur ki "CEMAATE" dokunmak isteyen herkes, "TORBA" da kendisine bir yer bulacaktır. Bu torba döneme göre değişen herhangi bir örgüt olabilmektedir. Tıpkı "Devrimci Karargah" olarak adlandırılan örgüt davasına-TORBASINA, işkenceci olduğu söylenen Hanefi Avcı ile işkence mağdurlarının sığdırıldığı gibi.

Yaşanan süreç göstermektedir ki, Türkiye'de muhalif olan hiç kimsenin kişi güvenliği hakkı bulunmamaktadır. Tüm toplum biat etmemesi halinde tehdit ve tehlike altındadır. Bu tehlikenin esaslı-yasal kaynağı ise CMK 250 maddesi ile yaratılan özel soruşturma ve yargılama usulüdür.

Türkiye'de, insanlığın binlerce yıllık mücadelesinin ürünü temel hakların ve kazanımların savunucusu olan herkesin, mağduriyetin kendisine yönelip yönelmemesinden bağımsız olarak CMK 250 maddesinin kaldırılması için mücadele etmesi gerekliliği bir kez daha kendisini yakıcı olarak göstermiştir.

Kamuoyu gündemine gelen diğer bir konu ise TECRİT uygulamasıdır.

Silivri yerleşkesi'nde bulunan Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, L Tipi Cezaevi'nden F Tipi Cezaevine nakledilmişler ve tek kişilik hücrelere konulmuşlardır. Yine aynı yerleşkede bulunan Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) genel başkanı Rıdvan Turan ile parti yöneticileri Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ne nakledilerek tek kişilik hücrelere konulmuşlardır. Adalet Bakanlığı bu durumun yasa ve tüzük gereği gerçekleştirilen bir uygulama olduğunu açıklamıştır.

Öncelikle İzmir Barosu'nun F Tipi Cezaevleri konusundaki, 11 Yıl önceki, 29.Kasım.2000 tarihli açıklamasına atıfta bulunmak istiyoruz. Bu açıklamada "...tutuklu ve hükümlülerin konulmaları planlanan F Tipi Cezaevleri, hükümet ve Adalet Bakanlığı tarafından oda sistemi olarak adlandırılmakta ve evrensel standartlara uygun çağdaş cezaevi modeli olarak tanıtılmaktadır. İnşa edilen bu cezaevlerindeki uygulamalar göz önüne alındığında, hücre tipi cezaevleridir. Hücre tipi cezaevlerinin hukuki dayanağı Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesidir. Adalet Bakanlığı bu cezaevlerine tehlikeli suçluların konulacağını belirtmektedir. Bu anlayışa göre, yazdığı bir yazıdan dolayı bir gazeteci, tehlikeli suçludur. Duvara yazı yazdığı için örgüt üyesi ilan edilen Manisalı gençler tehlikeli suçludur..." tesbiti yapılmaktadır. Yaklaşık 11 yıl önce yapılan bu tesbit bugün F Tipi cezaevi uygulamasıyla, haklılığını açıkca göstermektedir.

Türkiye'de binlerce insan tutuklu bulundukları halde Tecrit zulmü ile karşı karşıyadır. Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Rıdvan Turan gibi TECRİT koşullarını yaşayan binlerce insan, hükümlü değil-tutukludur. Uluslararası hukuki belgelere göre, hükümlülere dahi uygulanamayacak tecrit koşullarının, tutuklulara uygulanması, kabul edilebilir nitelikte değildir.

TECRİT uygulamasının dayanağı olarak kullanılan Terörle Mücadele Yasası ve Cezaların İnfazı Hakkındaki Yasa derhal yürürlükten kaldırılmalıdır.

İzmir Barosu tüm demokratik güçleri, kişi güvenliğini tehdit eden uygulamalara karşı ve CMK 250 maddesi ile Terörle Mücadele Yasası ve Cezaların İnfazı Hakkındaki Yasanın yürürlükten kaldırılması,temel haklara yönelen tüm saldırılara karşı çıkmak için ortak mücadeleye çağırmaktadır.04.03.2011

Saygılarımızla

 

Av. Sema PEKDAŞ

İzmir Barosu Başkanı

 

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza