İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Çocuk Evlilikleri Çalıştayı Sonuç Bildirgesi
08 Mayıs 2014 - 00:00:00
İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi; düzenlemiş olduğu “Çocuk Evlilikleri Çalıştayı” sonuç bildirgesini 08.05.2014 günü İzmir Adliyesi'nde yaptığı bir basın açıklamasıyla kamuoyu ile paylaştı.
 

08052014.png

 

BASINA VE KAMUOYUNA

İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi, erken yaşta evliliklere ve çocuk istismarına dikkat çekmek amacıyla konunun uzmanı değerli hocalarımız ve ilgili sivil toplum örgütleri ve meslektaşların katılımıyla 26-27 Nisan 2014 tarihlerinde "Çocuk Evlilikleri Çalıştayı" düzenlemiştir.

 

Çalıştayın ilk gününde  Uçan Süpürge'nin 'Çocuk Gelinler' projesi kapsamında üretilen kısa filmlerinden 'Nefes Al, Alma, Nefes Al'ın gösterimi yapılmış, ardından gerçekleştirilen panelde   ise  Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr.Yıldız Ecevit çocuk evliliklerinin toplumsal ve sosyolojik boyutunu,  Ege Üniversitesi  Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eda Şeyda Aksel  bu evliliklerin çocukların bedensel ve ruhsal sağlığı üzerindeki etkilerini,  İzmir Cumhuriyet Savcısı (Çocuk İzlem Merkezi Savcısı ) Nihal Fındık  ise erken yaşta evliliklerin hukuki ve cezai boyutunu, yasalardaki cinsel istismarla olan  ilişkisini ve uygulamada yaşanan sıkıntıları anlatmıştır. 

 

Dokuz Eylül Üniversitesi Adli Tıp ABD Öğretim Üyesi Prof.Dr. Akça Toprak Ergönen'in kolaylaştırıcı olarak katkı sunduğu panelin ardından oluşturulan atölyelerde çocuk evliliklerinin nedenleri, yaşanılan sorunlar ve mevzuattaki eksiklikler tartışılarak aşağıda kısaca aktarmaya çalıştığımız sorun tespiti ve çözüm önerileri konusunda ortaklaşılmıştır. Detaylı raporumuzu daha sonra ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla paylaşacağız.

 

ÇOCUK EVLİLİKLERİ NE DEMEKTİR?

 

Çocuk yaşta evlilikya da diğer bir ifadeyle erken evlilik, en az biri onsekiz yaşından küçük olan iki kişinin, yasal ya da resmi olmayan bir şekilde, evlilik bağıyla birleşmesi anlamına gelir. Tarihsel ve kültürel olarak toplumlara göre değişse de, ataerkil toplumlarda çocuk yaşta evliliklerin yaygın olduğu,  kültürel ve sosyo ekonomik farklılıklara rağmen her toplumda benzer sonuçlar yaratan önemli bir toplumsal sorun olarak yaşandığı herkesçe bilinmektedir.

 

Dünyada ve Türkiye'de çocuk yaşta evlendirilenler çoğu zaman kız çocuklarıdır. Türkiye'de, çocuk yaşta evlilik tüm bölgelerde görülmekte olup, diğer etkenlerin yanı sıra kız çocuklarına yönelik ataerkil tutum ve davranışlarla yakından bağlantılıdır.

 

Çocuk evlilikleri;

  • Bir insan hakları ihlalidir, cinsiyet temelli şiddetin bir türüdür.
  • Ticari cinsel sömürü olduğu gibi, duygusal ihmal ve istismardır.
  • Sadece ailelerin tutumundan kaynaklı değildir.  Kimi zaman savaş, göç olgusu ve insan ticareti ile bağlantılı olarak uluslararası boyutlarda gerçekleşebilmektedir. Örneğin: Suriye'deki savaştan kaçarak ülkemize sığınan pek çok çocuk ikinci eş olarak satın alınmaktadır. Bu evlilikler köleliğin günümüzdeki biçimi haline gelmiştir.
  • Erken yaşta yaşanan cinsellik ve annelik, eğitim ve istihdamda geride kalma, sosyal dışlanma, eş ve eşin ailesinden daha fazla baskı ve şiddete uğramaya neden olmaktadır.
  • Çocukların  fiziksel olarak evliliğe ve çocuk doğurmaya hazır olmaması, gelişme geriliği, eğitim ve sosyal gelişimden yoksun kalma, cinsel yolla bulaşan hastalık riski, ergen (adölesan) gebelikler ve bunların neden olduğu anemi, erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek, bebek ve anne ölümü, aile içi şiddet en sık bireysel ve toplumsal sağlık sorunlarıdır. Çocuk evlilikleri Dünya Sağlık Örgütü tarafından da çocuk istismarı kapsamında değerlendirilmektedir.

 

Çeşitli uluslararası antlaşmalar, sözleşmeler ve eylem programlarında çocuk yaşta evlilik olgusu ele alınmıştır. Bu belgeler;

  • 1962 tarihli Evlilik İradesi, Evlilikte Asgari Yaş ve Evliliklerin Kaydedilmesine Dair Sözleşme;
  • Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme (1979);
  • Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989),
  • 1995 Pekin Eylem Platformu (BM Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansının akabinde kabul edilmiştir)
  • 01 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girecek olan Kadına Yönelik Ev İçi Şiddetin Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'dir.

 

Bu uluslararası belgeler devletlere, kadınlara uygulanan cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi için gelenek ve adetlerin ortadan kaldırılmasına yönelik yasal değişiklikler yapmak ve toplumsal bilinçlenmeyi gerçekleştirmek amacı ile görevler yüklemiştir.

 

Türkiye'de bu sözleşmelere imza koymuş, yasal düzenlemeleri kısmen gerçekleştirmiştir. Ancak ne yazık ki gereken toplumsal değişim ve dönüşüm sağlanamamış, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için gereken tüm önlemler alınmamıştır.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından 2009 yılında dört ilde inceleme yapılmak suretiyle   hazırlanan rapora  göre, çocuk yaşta evliliğin nedenleri arasında  ekonomik yoksunluk, geleneksel ve dini inançlar, toplum baskısı ve kullanılan dil,  eğitimsizlik, evdeki  aile içi şiddetten kaçma arzusu ve sosyal baskılar temel nedenler olarak gösterilmiştir. Bizler yapmış olduğumuz atölye çalışmasında çocuk evliliklerinin nedenlerini irdeledik ve başlıca nedenler olarak şunları tespit ettik:

 

1)Çocukların erken yaşta evlendirilme sıklığı ile ailenin yoksulluğu arasında doğru orantı olduğu tespit edilmiştir. Aileler çoğu zaman hem üzerlerindeki ekonomik yükü hafifletmek hem de başlık parası yoluyla aileye gelir getirmek için kızlarını çocuk yaşta evlendirmektedirler.  Türkiye'de başlık parası yasal olmasa da, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (kısaca TNSA) 2008 verilerine göre, evlenen kadınların %14,6'sının ailesi başlık parası almıştır; bu da geleneğin hala devam ettiğini göstermektedir. 

 

2)  Bazen aileye bir an önce genç kadın işgücünün katılmasının sağlanması için çocuklar erken yaşta evlendirilmektedir.  Yakın akrabalar arasında gerçekleştirilen evliliklerde mülkiyet paylaşımının veya miras paylarının aile dışına çıkmasını engellemek için çocuklar beşik kertmesi yapılmak suretiyle küçük yaşta evlendirilmektedir.

 

3) Sadece yoksullukla ilgili olmadığı, bazı bölgelerde veya ailelerde ekonomik yoksulluk olmasa da muhafazakâr anlayış nedeniyle, aile kurma ve kadını aile içinde koruma gibi etkenlerle küçük yaşta evlilikler de gerçekleştirilmektedir.  Çünkü bazı aileler, çocuk yaşta evliliğin kız ve ailesinin namusunu koruduğuna, zira kızın bekâretini evlenmeden kaybetmesine ve evlilik dışı cinsel ilişkiye girmesine engel olduğuna inanmaktadır.

 

4) Cinsel tabular, cinsel özgürlüğün olmaması bu etkenlerin içinde çok önemli olan olgulardır.

 

5)Kız çocuklarının evlendirilmesini meşrulaştırmak için kullanılan dil ve ifadelere baktığımızda küçük yaşta evlendirme yönündeki sosyal baskının ve ataerkil anlayışın dilimize ne kadar hakim olduğunu ve bu yolla cinsiyet eşitsizliğini nasıl körüklediğini görmekteyiz. Örneğin:  "Onbeşinde kız, ya erde gerek ya yerde" ve "kız beşikte çeyizi sandıkta" gibi deyişler, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin kaçınılmazlığının dile nasıl yansıdığını gözler önüne sermektedir.

 

Bu deyimler bölgelere göre farklılıklar gösterse de özünde çocuk yaştaki evliliklere toplumsal meşruiyet sağlamakta hatta özendirmektedir. Örnek:   "Demir tavında, dilber çağında" "Erken evlenen döl alır, erken kalkan yol alır."  

 

6) Her iki cinsin birbirini tanımadan büyümesi, okullarda üreme sağlığı konusunda hiçbir eğitim verilmiyor oluşu, doğduğu andan itibaren toplumsal cinsiyet rollerine göre yetiştirilen çocuklarda oluşan geleneksel bakış açısı, akranların birbirlerinden etkilenmeleri önemli diğer etkenlerdir.

 

7)Türkiye'de okutulan müfredat cinsel sağlık ve üreme sağlığı konularında yeterli bilgi sağlamamaktadır. Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması 2007 verilerine göre, gençler (15-24 yaş grubu) cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakkında bildiklerinin çoğunu arkadaşlarından ve yazılı ve görsel medyadan öğrenmektedir

 

ÇOCUK EVLİLİKLERİNİN ÖNLENMESİNE YÖNELİK TESPİT VE ÖNERİLERİMİZ

 

1)Çocuk Koruma Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunundaki birbirine aykırı hükümler yeniden düzenlenerek 18 yaşına kadar herkesin çocuk olduğu kabul edilmelidir. Bu amaçla ebeveyn rızası ile yaş büyütme ve mahkeme kararıyla evlendirmelerin önüne geçilmelidir.

 

2) Eşitlik ve insan haklarına dayalı toplumsal bir sistemin yeniden inşası ile bu ataerkil zihniyet algısı ve bu algıların beslediği gelenek, görenek ve törelerin işlevsizleştirerek, ortadan kaldırılması için kadının sosyo ekonomik yönden güçlendirilmesine yönelik politikalar hayata geçirilmelidir.

 

3) Devlet, taraf olduğu uluslararası belgelerdeki taahhütleri çerçevesinde sosyal, ekonomik ve hukuksal olarak planlama yapmak ve bütçe ayırmak suretiyle  çocuk evliliklerin önlenmesine  yönelik  etkin  önlemleri acilen almalıdır.

 

4)Türkiye İstatistik Kurumu ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından toplanan veriler çocuk yaşta evliliklerin gerçek sayısını vermediğinden, 18 yaşından küçük bireylerin yaptığı evliliklerin istatistik sayısını bulmak için alternatif bir araştırmaya ihtiyaç vardır.Bu nedenle Çocuk Evliliklerine ilişkin veriler,  kadın örgütleri, STK'lar ve Devlet kurumları işbirliği ile  gerçekçi olarak toplanmalıdır.

 

5) Ayrıca, il ve ilçelerdeki İnsan Hakları Kurulları resmi olmayan evlilikleri gerekli mercilere bildirmek konusunda aktif rol almalı, bu amaçla muhtarlardan veya yerel yetkililerden bilgi toplamak gibi alternatif yöntemlere başvurmalıdır.

 

6) Sağlık kurumları, tespit eder etmez erken evlilikleri kaydedip gerekli mercilere bildirmelidir. Bu kurumlar aynı zamanda ergen kız çocuklarını çocuk yaşta hamileliğin ve anneliğin ortaya çıkarabileceği riskler konusunda bilgilendirmelidir. Aile hekimliği güçlendirmeli ve küçük yaştaki çocukların sağlık durumları izlenmelidir.

 

7) Çocuk yaşta evliliklerle ilgili olarak tüm ülke çapında ulusal gündem oluşturulmalı, yerel yetkililer ve hükümet temsilcileri bu gündemi uygulamak için yerel paydaşlarla işbirliği içinde çalışmalıdır. Çocuk Hakları konusunda illerde koordinasyon kurulları oluşturulmalıdır. İstenmeyen gebelikler olduğunda kürtaj konusunda çocuğun desteklenmesi ve kürtaja olanak sağlayan kurumsal yapıların ve yasal işlemlerin koordineli çalışması,ücretsiz olması sağlanmalıdır.  Ayrıca uygulamaları denetlemek için   Bağımsız Kurullar  oluşturulmalı,bu kurullarda her  toplumsal kesimden temsilcilere  katılım hakkı verilmelidir.

 

8) Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerine  kreş ve anaokullarından başlanmalı, ilk, orta lise, üniversite ders programlarına kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri konulması; tüm ders müfredatları cinsiyetçi ögelerden arındırılmalı, eşitlikçi yaklaşım gösteren bilimsel programlar oluşturulmalıdır.Eğitim kurumlarında öğretmenlerle ve okul idarecileriyle özel eğitim çalışmaları yapılarak farkındalık arttırılmalıdır. Eğitim çalışmaları cinsiyet eşitliği,kadının insan hakları ve kız çocuklarının eğitim alma hakları üzerine hazırlanmış modülleri içermelidir.

 

9) Aile planlaması ve üreme sağlığı konuları da okul müfredatında yer almalıdır. Ergenlerin üreme sağlığı ile ilgili farkındalıklarını arttırmak, erken yaşta yapılan evliliklere karşı alınabilecek önleyici tedbirlerden biridir. Ergenler daha nitelikli cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişebilmelidir. Bu amaçla, kısa süre önce Türkiye'de "Gençlik Danışma ve Sağlık Hizmetleri Merkezleri" açılmıştır ancak çok yetersizdir. Gençlik Merkezlerinin niteliği ve sayısı arttırılmalıdır.

 

10) Yerel yönetim ,Halkeğitim,STK'lar ve Kadın örgütlerinin işbirliği ile kadın ve erkek yetişkinlerin  "toplumsal cinsiyet eşitliği "eğitimlerine süreklilik kazandırılmalıdır.

 

11 )  Yerel yönetimler ve kamu yönetim birimlerinde  personelin hizmet içi eğitim kapsamında kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin kesintisiz sürdürülmesi sağlanmalıdır.

 

12) Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, çocuk yaşta evliliklerin önlenmesine yönelik bir strateji geliştirilmeli ve tüm dini yetkililere duyurulmalıdır.

 

13)Medyada cinsiyet ayrımcılığına yönelik izleme yapılarak, ayrımcılık içeren yayınlara karşı gerekli yaptırımların uygulanmalıdır.Bu amaçla cinsiyetçi dizilerin kaldırılması,eşitliğe,kadının insan haklarına özen gösteren bir dil içeren film ve programlara ağırlık verilmesi sağlanmalıdır. Kamu spotları vs. ile medyada çocuk evliliklerinin zararları konusunda bilinç yükseltici düzenli yayınlar yapılması için zorunluluk getiren Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair  6284 sayılı yasanın uygulanmasını sağlayıcı önlemler  etkinleştirilmelidir.

 

14) Belediyeler ve STK işbirliği ile Toplum Merkezi,Kadın Danışma Merkezi vb.merkezler kurularak halk eğitim çalışmaları yoluyla kadın ve  erkekler bilinçlendirilmelidir.Ayrıca küçük yaşta gebe kalan kız çocuklarının çocuklarıyla birlikte kalabilecekleri sığınma evleri oluşturulmalı,ya da mevcut sığınmaevlerine yerleştirilmeleri sağlanmalıdır. Zira çocuk anneler yetiştirme yurtlarına bebekleri ise  çocuk yuvalarına yerleştirilmekte,en temel haklardan mahrum bırakılmaktadırlar.

 

15)  Zorunlu eğitimin en az 12 yıl olmasına ve ortöğrenimdeki  evliliklerin yasaklanmasına çaba sarfedilmelidir.  Okul Aile Birlikleri ve velilerle işbirliği içinde küçük yaştaki evliliklerin olumsuz etkilerinin vb. anlatan konferans ve paneller yapılmalıdır. Çocuk Gelin deyimi ,güzel ve sevimli bir durumu anlatıyor gibi algılandığı ve toplumda kabul gördüğü için bu tür kampanyalarda "çocuk gelin " sloganından vazgeçilmelidir.

 

16) Uzun yıllardır uygulanan sorunsuz sistemler karşılaştırmalı hukuktan örnek alınarak çocuğun yüksek yararı çerçevesinde kendi sistemimize uyarlanmalıdır.

 

17) Kamu yönetiminde görev alanların da çocuk evlilikleri özendirici davranış ve konuşmalar yapmaktan kaçınması sağlanmalıdır.

 

18) Edebiyat,Sinema,Tiyatro ve diğer sanat dallarındaki sanatçıların ve toplumun model olarak alabileceği kişilerin de çocuk evlilikler ve cinsiyet ayrımcılığına ilişkin kampanyalara destek vermelerinin toplumsal değişim ve dönüşüme katkı sağlayacağından yerel ya da ulusal çapta düzenlenen kampanya veya eğitimlerde duyarlı olan sanatçılardan destek istenmelidir.

 

 

                                                                                              İZMİR BAROSU

KADIN HAKLARI DANIŞMA VE

      HUKUK ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza