ADALET VE VİCDAN İÇİN E L E L E
Kamuoyuna;
Bugün Türkiye'de totaliter baskı rejimi, hukuk devleti,
Yoksulluk, yolsuzluk ve rant düzeni, kalkınma ve ekonomik gelişme,
Emir komuta zincirindeki yargı sistemi, hukuk ve adalet olarak sunulmaktadır.
İleri demokrasi masalları ile ülkeyi ortaçağ karanlığına götürmek isteyen siyasi iktidara sesleniyoruz:
Konuşmamızı, yazışmamızı, iletişim kurmamızı, biraraya gelmemizi engellemeye ve bütün hayatımızı kontrol altında tutmaya çalışıyorsunuz.
Başbakanın "ben yargıya talimat verdim, gereğini yapacaklar", "evet ben konuştum adalet bakanıyla, bu normal birşey" diyerek kabul ettiği yürütmenin yargıya müdahalesini eleştirmemize, yargı bağımsızlığı olmayan bir ülkede hiç kimsenin hukuk güvenliğine sahip olmayacağını, yurttaşların adaleti başka yerde aramalarına yol açacağını haykırmamıza engel olmaya çalışıyorsunuz.
Yolsuzluk soruşturmalarında delillerin bizzat başbakan tarafından karartıldığını, mahkemelerin verdiği dinleme kararları ile kaydedilen tapelerin yasa değişikliği yolu ile silindiğini, savcıların, emniyet müdürlerinin görev yerlerinin değiştirilmesinin suç ortaklarının hukuk dışı bir hesaplaşması olduğunu, saklamaya çalışıyor; hukuka aykırı dinlemeler ile yargıya müdahale etmek arasında bir seçime zorluyorsunuz.
Hakkında yürütülen soruşturmayı ve yakalama kararını öğrenip binbeşyüz kilometre uzaktan ilk uçakla ülkeye gelen avukat, mesleki faaliyetleri nedeniyle onbeş aydır tutukluyken, bakan çocuklarının, ayakkabı kutularında milyonlarca euro taşıyanların serbest bırakılmasını hukuk ve adalet olarak görmemizi istiyorsunuz.
Bizim çocuklarımız ekmek almaya giderken vurularak, sokak aralarında dövülerek öldürülürken, sizin çocuklarınızın karakolda polisleri sıraya dizmesini, makam arabalarında gezdirilerek soruşturmalardan kaçırılıp yargı muafiyetine sahip kılınmasını makul kabul etmemizi istiyorsunuz.
Berkin Elvan'ın komada kaldığı ikiyüz altmış dokuz gün boyunca, katilleri hakkında etkin bir soruşturma yapılmamış olmasının ve ölümünün hukuksal sorumlusunun "verdiysem emri ben verdim, polisimiz destan yazdı" diyen "başbakan" olduğunu yok saymamızı istiyorsunuz.
Ali İsmail Korkmaz'ın, Abdullah Cömert'in, Ethem Sarısülük'ün, Mehmet Ayvalıtaş'ın, Medeni Yıldırım'ın, Ahmet Atakan'ın, Hasan Ferit Gedik'in demokratik protesto haklarını kullanırken öldürülmelerini doğal kabul etmemizi, unutmamızı, emri ben verdim diyenlerin sorumluluğunu yok saymamızı, onların katillerini saklamanızı, yargıdan uzak tutmanızı, cezasız bırakmanızı kabul etmemizi istiyorsunuz.
Uğradığı işkence sonrası intihar eden oğlu Onur Yaser Can'ın acısına ve ölümünün sorumluları hakkında etkin bir soruşturma yürütülmemesinin çaresizliğine dayanamayıp intihar eden anne Hatice Can'ı unutmamızı istiyorsunuz.
Yargıyı arka bahçenize çevirme çabalarınızı, kendi yargınızı oluşturma isteğinizi, soruşturmaları kapatmaya, yolsuzlukların üstünü örtmeye, hukuku kendinize göre yontmaya çalıştığınızı, en küçük muhalefeti bile düşmanlık olarak görüp "düşman ceza hukuku" işlettiğinizi, ülkede ikili bir hukuk sisteminin varlığını, hukukun çevresinden dolanmayı maharet saydığınızı, yasama gücünü kendi çıkarlarınız için kötüye kullandığınızı görmezden gelmemizi istiyorsunuz.
Atatürk Orman Çiftliği'ne yapılan başbakanlık binası inşaatına mahkemelerce verilen yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen, mahkeme kararlarını ve hukukun üstünlüğünü hiçe sayıp "güçleri yetiyorsa yıksınlar, yürütmeyi durdurdular, bu binayı durduramayacaklar, açılışını da yapacağım, içine de girip oturacağım" diyerek, mahkeme kararlarını ısrarla uygulamayarak, Danıştay'ca iptal edilen yönetmelikleri aynı şekilde tekrar tekrar çıkararak, havamızla suyumuzla toprağımızla ormanımızla birlikte tüm kamusal alanlarımızı kendi çıkarlarınız için halkın ihtiyaçlarını hiçe sayarak, rant talan ve yağma düzenine kurban etmenize razı gelmemizi, ekonomik bir değeri olmayan ve işlevsel bir rol oynamayan her türe pervasız davranmanızı, haritalarda dahi görünmeyen, sadece yaban hayvanları ile ormanların su ihtiyacını karşılayan dereler üzerine HES'ler yapmanıza göz yummamızı istiyorsunuz.
Kadının; cinsel bütünlüğüne saldırı anlamına gelecek, çalışma hayatından, sosyal hayattan yalıtılmasına yol açacak ayrımcı ve çirkin söylemlerle şiddet uygulamanızı, adliye kapılarında bile kadını koruyamayıp kadın cinayetlerine her gün yenisinin eklenmesini, kadının adını kimliğini kişiliğini yok sayıp kadın bakanlığının adını bile değiştirmenizi doğal karşılamamızı istiyorsunuz.
Muhalifleri, itaat etmeyenleri, farklı olanları, itiraz edenleri, bu zulümden bıkanları, başka bir dünya yaratma arzusu duyanları tehdit eden, her türlü baskı aracı ile tahakküm altına almaya çalışan, şiddet uygulayan, tutuklayan, yargılayan, ceza veren ve öldüren bir devlet düzenini; yargıya müdahaleyi, polis devleti uygulamalarını, gençlerin ve çocukların katlini bize demokrasi, hukuk ve adalet olarak göstermeye çalışmanızı,
doğal karşılamayacak,
görmezden gelmeyecek,
kabul etmeyecek,
izin vermeyeceğiz!
YASAMA ORGANINI TEK ADAMA BAĞLADINIZ.
YÜRÜTME ERKİ TEK ADAMA BAĞLI.
ÖZGÜR BASINI BASKI VE TEHDİT İLE SUSTURDUNUZ, "HAVUZ MEDYASI" OLUŞTURDUNUZ.
GAZETELERDE NELERİN YAZILACAĞI, TELEVİZYONLARDA NELERİN KONUŞULACAĞINA YİNE O TEK ADAM KARAR VERİYOR.
İNTERNET SİTELERİ TEK ADAMIN DÜĞMEYE BASMASI İLE KAPATILIYOR.
YARGI ERKİNİ DE O TEK ADAMA BAĞLAMAK İSTİYORSUNUZ.
SANDIK FENOMENİ İLE DİKTATÖRLÜK REJİMİ KURMAYA ÇALIŞTIĞINIZI GÖRÜYORUZ.
ANCAK BİLMELİSİNİZ Kİ; ÖZGÜR SAVUNMANIN ONURLU TEMSİLCİLERİ OLARAK,
DİKTATÖRLÜK REJİMİNE GEÇİT VERMEYECEĞİZ
SİZE, İKTİDARINIZA, GAZINIZA, TOMANIZA, SOPANIZA, COPUNUZA, BASKINIZA SANSÜRÜNÜZE, YARGILAMA VE CEZA TEHDİTLERİNİZE BOYUN EĞMEYECEĞİZ.
DEMOKRATİK, LAİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİ İÇİN,
BAĞIMSIZ YARGI VE ÖZGÜR SAVUNMA İÇİN
HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER İÇİN
ADALET VE VİCDAN İÇİN
DİRENECEĞİZ!
YARGININ KURUCU UNSURU OLAN TÜM HUKUKÇULARI
AVUKATLARI, HAKİMLERİ, SAVCILARI
BAĞIMSIZ YARGI VE HUKUK DEVLETİ İÇİN MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ.