İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Basın Açıklaması
04 Aralık 2014 - 00:00:00
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde etmesinin 80.yılı kutlu olsun.
 

Basına ve Kamuoyuna

          

Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında,1926-1934 yılları arasında gerçekleştirilen Atatürk Devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma yaşamında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir.

 

Bu konuda yapılan yasal düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyetinde toplumsal alanda yapılan en önemli yeniliklerdendir ve birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir. Fransa ve İtalya'da kadınlara 1946'da, İsviçre'de ise 1971'de seçme ve seçilme hakları tanınmıştır.

 

Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'de çıkarılan Köy Kanunu ile muhtar seçme ve Köy Heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasada yapılan değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları tanınmıştır.

 

Atatürk Türk kadınının seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından şöyle seslenmiştir:

 

'Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasal hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında başarılar göstermiştir. Siyasi hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatla kullanacaktır.'     

 

Acaba 21. Yüzyıl Türkiyesinde Türk kadını Atatürk'ün dediği gibi seçme seçilme hakkını 'selahiyat' ve 'liyakat' la kullanabiliyor mu? Bu sorunun da yanıtı ne yazık ki ' HAYIR ' dır. İktidarların dini siyasete alet etme çabaları sonucunda kadını her türlü alanda geri plana itme uygulamaları hız kazanmıştır. Türk kadını 1934 yılından da daha geriye götürülmeye çalışılmaktadır. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, berdel uygulamaları, küçük yaşta gelinler,4+4+4 eğitim sistemi ile kadınlarımız ülke gündemine oturmuştur. Kadına yönelik cinayetler her geçen gün daha da artmakta, devlet bu cinayetleri önlemede etkin rol oynamamaktadır. Hele ki iktidarın gündemindeki karma eğitimin sonlandırılması tartışmalarının, kız -erkek okullarının ayrıştırılması düşüncesinin laik eğitim düzenini yok edeceği açıktır ve bu nedenle de Medeni Kanun'un getirdiği olumlu hakların  uygulanması da mümkün değildir.  

 

Ülkemizde kadın istihdamı giderek azalmakta, yerel yönetimlerde, üst yönetici birimlerinde, TBMM'de kadınlar yok denecek kadar az sayıda, her üç kadından biri aile içi şiddet mağduru ve her geçen gün sayısı artan kadın cinayetleri ile cumhuriyet devrimleriyle kazandığımız haklar daha ileriye götürülmesi gerekirken ortaçağ karanlığına doğru sürüklenmektedir.

 

Kadın hukukçular olarak, devletin toplumsal cinsiyet eşitliğinde duyarlı bir politika izlemesini, kadınların siyasette ve karar verici konumlarda daha çok bulunmalarını sağlayıcı önlemler alınmasını ve daha da önemlisi ulusal ve uluslararası sözleşmelerin etkin bir şekilde yerine getirilerek kadın cinayetlerinin önlenmesini ve en büyük insan hakkı olan yaşam hakkının sağlanmasını talep etmekteyiz. Kadınlarımızın kendi kaderi ile birlikte ülke kaderinde de söz sahibi olabilmesinin yolu siyaset yapmaktan geçmektedir. Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde etmesinin 80.yılı kutlu olsun.

 

Saygılarımızla.

 

 

 

İZMİR BAROSU KADIN HAKLARI DANIŞMA VE HUKUK ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

 

 

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza