BASINA VE KAMUOYUNA
31.5.2011 günü Hopa'da Başbakan'ın seçim mitingi öncesi Hopalılar hem önemli gelir kaynaklarından çayın taban fiyatının açıklanması hem de sularının özelleştirilmesi ve 'HES' (hidroelektrik santral) lere karşı taleplerini dile getirmek için bir araya gelmişler;
Ancak Başbakan'ın şehre gelmesinden önce "şehri temizlemek" için harekete geçen güvenlik güçleri, talepleri içeren pankartı indirmeye kalkışmış, daha sonra parçalamış, oradaki halkı ve toplantıyı dağıtmak için zor kullanmıştır.
Demokratik hukuk devletinde yurttaşın söz söyleme özgürlüğü; beğenmediği, karşı olduğu uygulamayı protesto hakkı vardır. Siyasal iktidar da her türlü muhalefetin sözünü söyleyebilmesi için ortam yaratmak buna yönelik engelleri ortadan kaldırmakla yükümlüdür.
Fakat, Hopa'da sözünü söylemek isteyen yurttaşa tahammül gösterilmemiş, miting meydanı dikensiz gül bahçesi haline getirilmek, meydan "temizlenmek" istenmiştir.
Bu temizlik hareketi yurttaşların üzerine tazyikli su ve biber gazı sıkılarak dağıtılması ile devam etmiş, bu sırada Hopa halkı bir evladını Metin Lokumcu'yu kaybetmiş; bir güvenlik görevlisi de yaralanmıştır.
Olaylar üzerine Sayın Başbakan, Hopalıları hedef alan - en önemlisi kaybettikleri evlatlarının manevi hatırasına saygısızca açıklamalarda bulunmuştur.
Sayın Başbakan'ın bu açıklamasından ve olaylardan saatler sonra Başbakanın açıklamaları doğrultusunda Hopa'da adeta bir insan avı başlatılmış ve ilk aşamada 31 kişi gözaltına alınmış olup hala aramalar devam etmektedir.
Gözaltına alınma aşamalarında kötü muameleye maruz kalan şüpheliler, gözaltı aşamalarında da Ceza Muhakemesi Kanunu ve Avukatlık Kanunu'nun açık hükümlerine rağmen, müdafileri ile görüştürülmemiş, hukuki yardım almaları engellenmiş ve gözaltında bulundukları sırada da kötü muameleye uğramışlardır.
Göz altında bulunan kişilerin müdafiileri ile görüşmeleri konusunda Hopa İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde, Hopa Polis Merkez Amirliği'nde, Kemalpaşa Jandarma Karakolu'nda zorluk çıkarılması; müdafilerden açıkça yasaya aykırı bir biçimde vekaletname sunmaları talep edilmesi; Erzurum Özel Yetkili Savcılığı'nın talimatı gereği olduğu söylenerek müdafilerin görüşebileceği kişi sayısı "şüpheliler arasında menfaat çatışması olduğu" gerekçesi ile engellenmesi ve her bir meslektaşımızın yalnızca gözaltındaki kişilerden sadece biriyle görüşmesine izin verilmesi nedeni ile kolluk aşamasında gözaltındakilerin önemli bir bölümü hiçbir biçimde müdafileri ile görüşememiş, İzmir Barosu, hukuka aykırı bu uygulamaya karşı hukuku ve avukatlık mesleğimizi savunmak için İzmir Barosu Başkanı Av.Sema Pekdaş başkanlığında bir heyet ile sürece müdahale etme ve soruşturma aşamasına katılmaya karar vermiştir.
Bu karar doğrultusunda Baro Başkanı ile 4 meslektaşımız 04.6.2011 tarihinde Hopa'ya hareket etmiş, ancak yolda gelen haberle dosyanın şüphelilerle birlikte geceleyin, gizlice, avukatlara dahi haber verilmeden Erzurum Özel Yetkili Savcılığına gönderildiğinin öğrenilmesi üzerine Erzurum'a gidilmiştir.
Soruşturmayı yürüten Erzurum Özel Yetkili Savcıları savunma görevini yerine getiren meslektaşlarımızla görüşmemiş; Artvin Baro Başkanı ve İzmir Baro Başkanı'nın görüşme taleplerini "beklesinler" diyerek saatlerce oyalamış ve cevap dahi vermemişlerdir.
Erzurum Özel Yetkili Savcıları, fiilen yaratılan görüşmede; "şüpheliler arasında menfaat çatışması olduğu" gerekçesini yineleyerek bir müdafiinin sadece bir şüpheliye hukuki yardımda bulunmasına "izin verileceğini" belirtmişler; ayrıca gözaltındaki şüphelilerin Adliye'de kelepçeli bir biçimde tutulmasının yarattığı mağduriyete son verilmesi konusunda müdafii istemlerini güvenlik gerekçesiyle reddetmişlerdir.
Bu görüşme sırasında Erzurum Özel Yetkili Savcıları en basit nezaket kurallarına dahi uymaya gerek duymamış, soruşturmadaki hukuka aykırı uygulamalara son verilmesi taleplerinin iletmesi üzerine meslektaşlarımızı tehditle yanıtlamışlardır.
Kısıtlama kararı bulunduğu belirtilerek dosya ile ilgili bilgi ve belgelerin avukatlarca incelenmesine izin verilmemiş, şüphelilerle müdafiler görüştürülmemiş, savunma hakkı ve adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.
Erzurum Özel Yetkili Savcılığı, kolluk aşamasında susma hakkını kullanan kişileri dahi hukuka aykırı bir biçimde hesaplama sonucunda belirlediği göz altı süresinin sonuna kadar hakim karşısına çıkarmamış, gözaltı süresi aşımını 4, 5 ve 6 Haziran tarihleri boyunca "yerleşik" bir uygulama haline getirmiştir..
Erzurum Özel Yetkili Savcılığı, kişilerin hazır bulunduğu (ya da hazır bulunması gereken) işlemler ile ilgili belgelerin kendisine ve müdafisine verilmesine ilişkin zorunluluğa da açıkça aykırı davranmış, savcılık ifadesi tutanaklarının önemli bir bölümü müdafilere verilmemiş; müdafilerin görevlerini yerine getirmeleri engellenmiştir.
Avukatlık mesleğine saygı göstermeyen , Anayasa ve yasalar ile korunan temel haklara değer vermeyerek, hukuku ve mevcut yasaları umursamayan ve yasalara uymayan ilgili Erzurum Özel Görevli Savcılarının bu davranışlarını HSYK ve Türkiye Barolar Birliği ile Tüm Barolarımızın dikkatine sunuyoruz.
Yine bu süreçte başta Erzurum Baro Başkanı Av. Mehmet Güzel ve Erzurum Barosu üyesi meslektaşlarımızın hukukun üstünlüğü ve meslektaş dayanışmasında gösterdikleri özen ve hassasiyete çok teşekkür eder,tüm Baroların ve meslektaşlarımızın bilgisine sunmak isteriz.
Erzurum Özel Yetkili Savcılığı, gözaltında bulunan 31 şüpheliden 12'sini tutuklama istemiyle hakime sevk etmiş, Özel Görevli Mahkeme üye hakimince de sevk edilen 12 şüphelinin tamamı istisnasız tutuklanmıştır.
Erzurum Özel yetkili Savcılık uygulamaları İzmir Barosu ev sahipliğinde 15-16-17 Nisan 2011 tarihinde gerçekleştirilen toplantıda altı çizilen hukuka aykırı uygulamaların bir örneği niteliğindedir ve hukuka aykırı uygulamaları nedeniyle ilgili Savcılar hakkında gerekli girişimlerde bulunulacaktır.
Barolar Birliği ve 57 Baro tarafından imzalanan 17 Nisan 2011 tarihli İzmir Deklarasyonunda Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemeleri ve uygulamaları ile ilgili olarak;
"….. "demokratik düzenlerin normal zamanlarının normal mahkemeleri olmayan", özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla, mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı gibi çalışan bu mahkemelerin ve yine bu mahkemeler için öngörülen özel usul hükümlerinin bir an önce kaldırılması gerekir.
Bunun yanı sıra, tüm yargılamalarda da sorun olarak karşımıza çıkan, adil yargılanma hakkına müdahale niteliğindeki karar ve uygulamalara derhal son verilmelidir.
Biz, TBB ve aşağıda imzası bulunan Barolar olarak; bu sürecin takipçisi olacağımızı, savunmadan kaynaklanan meşru ve demokratik gücümüzü gerektiğinde kullanacağımızı, kamuoyuna saygı ile duyururuz. " değerlendirmesi yapılmıştır.
4-5 Mayıs tarihinde Adana'da yapılan Barolar Birliği 31. Olağan Genel Kurul Sonuç Bildirisinde ise;
" Kapatılan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin devamı niteliğinde olan CMK md. 250 kapsamındaki özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri demokrasi, hukuk devleti ve adil yargılanma hakkının zorunlu koşulu olarak ivedilikle kapatılmalıdır. Türkiye Barolar Birliği, Barolar ve demokrasi ve yargının kurucu unsuru avukatlar, bu istemi kararlılıkla takip edecekler ve gerektiğinde 'hukuktan gelen güçleri'ni kullanmakta tereddüt etmeyeceklerdir." Değerlendirmesi kamuoyuna duyurulmuştur.
Hem 17 Nisan 2011 tarihli İzmir Deklarasyonu hem de Barolar Birliği 31. Olağan Genel Kurul Sonuç Bildirisinde belirtildiği şekilde Baromuz; Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemelerinin uygulamalarını yakından takip edecek ve kaldırılmaları için hukuktan gelen gücünü kullanmakta tereddüt etmeyecektir.
Ayrıca Baromuz, güvenlik güçlerinin toplumsal etkinliklerde biber gazı kullanımını insan hakları ihlali ve işkence olarak değerlendirmektedir. Demokratik taleplerini, ifade özgürlüklerini kullanan hatta tesadüfen orada bulunan insanların insan sağlığına olumsuz etkileri tartışmasız biber gazına maruz kalmaları işkencedir ve biber gazı kullanımına izin veren başta İçişleri Bakanı olmak üzere tüm görevliler suç işlemektedirler. Hopa'da da biber gazı kullanan ve oradaki halka tazyikli su sıkan, darp eden güvenlik güçleri suç işlemişlerdir ve haklarında Baromuz tarafından suç duyurusunda bulunulacaktır.
Saygılarımızla…
Av. Sema PEKDAŞ
İzmir Barosu Başkanı