BASINA VE KAMUOYUNA
Son yıllarda emniyet güçlerinin özellikle yurttaşlarımızın demokratik hak ve özgürlerini kullanmak üzere bir araya geldiği toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde ve toplumsal olaylarda yurttaşlarımıza karşı yaygın olarak biber gazı ve benzeri kimyasalları içeren gaz bombalarını kullandığı ve bu nedenle çok sayıda yurttaşımızın öldüğü ya da yaralandığı sıklıkla basında yer alan herkesin bildiği bir gerçektir.
Avukatlık Kanunu'nun 76. maddesi gereğince Barolar hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumakla ödevlidir. İzmir Barosu, 14.07.2011 günlü dilekçe ile İçişleri Bakanlığına müracaat ederek;
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde ve toplumsal gösterilerde güvenlik güçleri tarafından göstericilere karşı kullanılan, içinde çeşitli kimyasalların bulunduğu gaz bombalarının kullanımının, insan sağlığını etkilediği, kalp hastaları ve astım hastaları, yaşlı ve çocuklarda ölüme neden olduğu, uzun dönemde kanser ve kromozomal bozukluklara neden olduğu hususunun bilim adamlarının araştırmalarında ve meslek odalarının açıklamalarında belirtildiği bildirilmiş ve insan sağlığı yönünden ölümcül sonuçlar doğuran ya da uzun dönemli sağlık sorunlarına yol açan ve yurttaşlarımızın demokratik haklarını kullanmasına engel teşkil eden biber gazı ve benzeri isimlerle anılan kimyasal gazlar içeren gaz bombalarının güvenlik güçleri tarafından toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde ve toplumsal olaylarda kullanılmamasına karar verilmesi talep edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı bu talebimize karşı 15.08.2011 gün ve 6332/166149 sayılı işlemiyle;
İzmir Barosu Yönetim Kurulu'nun bu olumsuz idari işlemin iptali için dava açılmasına karar vermiş ve dava açılmıştır.
Kimyasal gazların kullanımının yasaklanmasını istedik. Çünkü
I - İçişleri Bakanlığı Emniyet Güçlerinin Toplumsal Olaylarda Kullanıldığını belirttiği Kimyasal Gazlar İçeren Gaz Muhimmatı Nedeniyle Resmi Kayıtlara geçen ölüm ve yaralanma Olayları bulunmadığını söylese de;
Ülkemizde meydana gelen çok sayıda ölüm ve yaralanma olaylarının yanı sıra Yurtdışında da OC ve CS gaz muhimmatının kullanılması sonucu ölüm ve yaralanma olayları tespit edilmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde 90'lı yıllarda gazete haberlerinde polisin kullandığı biber gazına bağlı ölümler bildirilmiştir (Los Angeles Times, 18 Haziran 1995, TTB. Kimyasal Silahlar Gösteri Kontrol Ajanları raporu 2011 sayfa 21). Ölüme de neden oldukları bilinen gaz bombaları hakkında en son İsrail'de 31 Aralık 2010 tarihinde, (2004 yılındaki 2 ölüm olayına ek olarak), CS'nin neden olduğu bir ölüm olayı daha rapor edilmiştir. ( Ek-13 TTB. Kimyasal Silahlar Gösteri Kontrol Ajanları raporu 2011 sayfa 21.)
II - Ayrıca Emniyet Güçlerinin Kullandığı Kimyasal Gazlar İçeren Gaz Muhimmatının İnsan Sağlığı üzerinde ölümle sonuçlanabilecek kalıcı etkiler yarattığına ilişkin bilimsel raporlar da talebimizin haklılığını kanıtlamaktadır;
a)Emniyet güçleri tarafından insanlara karşı kullanılan chlorobenzylidenemalononitrile (CS) ve oleoresincapsicum (OC) adlı kimyasal gazlar, Kimyasal Silahlar Konvasiyonu 1.5 sırasına göre Kimyasal Silah kategorisinde yer almaktadır.
b)Adli Tıp Uzmanları Derneği, Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Farmakoloji Derneği, Türk Oftalmoloji Derneği, Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği ile Türk Toraks Derneği tarafından kimyasal gazların etkileri konusunda Silahlar Gösteri Kontrol Ajanları- Türkiye Tabipler Birliği 2011" adlı bir rapor düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu Raporun sonuç bölümünde;İnsan sağlığına kötü etkileri bilimsel olarak kanıtlanmış ve üzerinde halen birçok çalışma yürütülen ve daha fazlasına da ihtiyaç olduğu bildirilen bu kimyasalların en ağır etkileri; solunum, kalp ve karaciğer yetmezliği, bebek düşükleri, kanserojen etki olarak bildirilmiş ve bu ajanlar güvenilir kabul edilmemiştir. Kimyasal gazların kontrolsüz ve yoğun şekilde kullanımı insan sağlığında ölümle sonuçlanabilecek geri dönülmez tehlikeler taşımaktadır. Tespiti yapıldıktan sonra
"Bireyin ve toplumun sağlığına kısa ve uzun dönem etkileri nedeniyle Cenevre Sözleşmesi ile savaşta dahi kullanımı yasaklanmış olan bu kimyasal ajanların "hiçbir durumda" kullanımına izin verilmemelidir" Bilimsel sonucuna ulaşılmıştır. (Ek 13- Kimyasal Silahlar Gösteri Kontrol Ajanları- Türkiye Tabipler Birliği 2011)
c) Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği'nin internet sitesinde yayınladığı "Biber gazı ve Etkileri"başlıklı bilimsel makalede; emniyet güçlerinin kullandığı oleoresincapsicum (OC) adlı kimyasal gazların ölüme neden olabileceği bilimsel olarak belirlenmiştir.
d)Türkiye Kimya Mühendisleri Odası'nın 03 Haziran 2011 tarihli açıklamasında;
Nisan 2010 tarihinden bu yana sadece Doğu ve Güneydoğuanadolu bölgesinde yapılan gösterilerde gaz bombasına maruziyetten kaynaklanan yaralanmalı ve ölümlü 36 olayın gerçekleştiği,
Biber gazının ölümcül olduğu,
Yaygın olarak kullanılan Biber Gazı'nın içindeki etken kimyasal madde Oleoresin Capsicum (OC) nin yağ bazlı ve enflamatuar özellikli olduğu, yüksek konsantrasyonlarda ve uzun süreli maruziyetlerde zararlı etkileri, uzun süreli sekeller veya ölüm dahi görülebildiği bildirilmiştir.
III Emniyet Güçlerinin Kullandığı Kimyasal Gazlar İçeren Gaz Muhimmatının İnsan Sağlığı üzerine etkileri hakkında uluslararası bilimsel raporlar da mevcuttur.
a.) Avrupa Konseyinin 1989 yılında yürürlüğe giren İşkencenin ve İnsanlıkdışı ya da Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi uyarınca kurulan ve Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 3. maddesine dayanarak özgürlüklerinden yoksun bırakılmış insanları işkenceye ve kötü muameleye karşı koruma amacına yönelik yargı dışı bir mekanızma olan, Avrupa İşkencenin ve Kötü Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CTP) nin hazırladığı; 8-24 Şubat 1998 tarihli Ukrayna Ziyareti Raporu, 9-18 Ekim 2000 tarihli Slovakya Cumhuriyeti Ziyareti Raporu, 13-18 Mayıs Malta Ziyareti Raporu ve 25 Mart - 2 Nisan 2008 tarihli Çek Cumhuriyeti Raporunda;
Denilmiştir. (Ek-17CPT Report on Check Republic 2008- CTP Rerort Slovakia 2000- CPT Report Malta 2002-)
b) Amerikan Sivil Haklar Birliği (American Civil Liberties Union) tarafından yapılan ayrıntılı çalışmada Amerika Birleşik Devletlerinde 1993-1995 yılları arasında emniyet güçleri tarafından Oleoresin Capsicum (OC) kullanılması sonucu 26 kişinin öldüğü belirlenmiştir.(Ek-13 Kimyasal Silahlar Gösteri Kontrol Ajanları- Türkiye Tabipler Birliği 2011 Raporu Sayfa 24- Pepper_Spray_New_Questions (American Civil Liberties Union).
Toplantı ve Gösteri Yapma hakkı ise en temel insan hakkıdır.
Anayasamızın 5. maddesinde,Devletin temel amaç ve görevleri, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmakolarak tanımlanmıştır.
Anayasamızın 17. maddesinde,Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamazdenilmiştir.
Anayasamızın 56. maddesi uyarınca, Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlüdür.
Anayasamızın 34. maddesi uyarınca Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesine göre, herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Sözleşmenin 10. maddesi ile herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Sözleşmenin 11. maddesi uyarınca herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
Güvenlik güçleri tarafından kullanıldığı kabul edilen ve insan sağlığı üzerinde kalıcı olumsuz etkiler meydana getirdiği bilimsel raporlarla belirlenen Oleorcin Capsicum (OC) ve Chlorobenzylidenemalononitrile (CS) gaz bombaları ve gaz fişeklerinin kullanımı Anayasamızın 5 ve 17. ve 56. maddeleri ile Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 2. maddesi ile teminat altına alınmış maddi ve manevi varlığını geliştirme ve yaşama hakkını ihlal etmektedir. Ayrıca söz konusu kimyasal silahların kullanımı Anayasanın 34. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10 ve 11. maddeleri ile teminat altına alınmış yurttaşlarımızın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemeye ilişkin demokratik haklarının kullanılmasını da engellemektedir.
Hiçbir şiddete başvurmadan, barışçı yöntemlerle demokratik hak ve özgürlüklerini kullanan yurttaşlarımıza genel olarak kimyasal gazlarla aşırı ve orantısız güç kullanılmak suretiyle acımasızca müdahale edilmekte ve insanlar yaralanmakta, sakat kalmakta ve hatta yaşamını yitirmektedir. Şikayetler sonucunda açılan disiplin ve ceza soruşturmaları ise genel olarak sonuçsuz kalmaktadır. Böylece kamu sağlığı açık ve yakın tehdit altına girmekle birlikte temel hak ve özgürlüklerin kullanımı da imkansız hale gelmektedir. Anayasasında, "demokratik hukuk devleti'' yazan bir ülkede böylesine anti-demokratik ve üzücü uygulamaların yeri olmamalıdır.
Ülkemizin de taraf olduğu 21 Kasım 1990 tarihli Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Yeni Bir Avrupa için Paris Şartı'nda;
"İnsan hakları ve temel hürriyetler, tüm insanların doğumlarıyla birlikte iktisap ettikleri vazgeçilmez haklardır ve kanunlarla garanti altına alınmışladır. Bunların korunması ve geliştirilmesi devletin başka gelen görevidir. Bunlara saygı, zorba bir devlete karşı asıl güvenceyi oluşturur. Bunlara uyulması ve tam olarak uygulanması hürriyetin, adaletin ve barışın temelidir."
"...Demokrasinin temelinde insana saygı ve hukukun üstünlüğü yatar. Demokrasi, ifade hürriyetinin, toplumun her kesimine karşı hoşgörünün ve herkes için fırsat eşitliğinin en iyi güvencesidir."
Denilmiştir.
14 Ekim 1989 gün ve 20312 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilenAvrupa Sosyal Şart'nın1.Bölüm 11. maddesine göretaraf devletler;sağlığın korunması hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak üzere gerekli önlemleri almayı ve sağlığın bozulmasına yol açan nedenleri olabildiğince ortadan kaldırmayı taahhüt etmiştir.
Oysa, toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin nerdeyse artık sıradanlaşan kimyasal gaz kullanımı nedeniyle özelde idarenin genel olarak Devletin insan hakları ve temel hürriyetleri koruma görevlerini yerine getirmediği, insan sağlığının bozulmasına yol açan etkenlerini bırakınız ortadan kaldırmayı bu etkenlerin artmasına neden olduğu ortadadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Dava Konusuna İlişkin Değerlendirmeleri;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre Devletler bir toplantı ve gösterinin sağlıklı bir şekilde yapılması amacıyla gerekli tüm önlemleri almak durumundadırlar (Sözleşme m.11 / pozitif yükümlülük). Mahkeme her toplantı veya gösterinin, amacının toplumun ve kamuoyunun dikkatinin bir meseleye/soruna çekilmesi olması nedeniyle, yapıldığı mekanda belirli ölçüde kamu düzenini bir derece etkilenebileceğini, bunun demokrasinin temel yapıtaşlarından olan örgütlenme ve ifade özgürlüğünün bir parçası olduğunu, şiddete başvurulmadığı ve yasal prosedüre uygun düzenlendiği sürece her türlü toplantı ve gösterinin resmi makamlarca hoşgörüyle karşılanması gerektiğini, hoşgörünün ötesinde resmi makamların bu tür toplantı ve gösterilerin düzenlenmesini ve tamamlanmasını sağlama yükümlülüğü altında olduklarını açıkça ortaya koymuştur (Djavit An / Türkiye, no. 20652/92, 20 Şubat 2003).
Buna karşın bir Devletin bahsi geçen bu yükümlülüklerini bir tarafa bırakarak gereksiz ve orantısız şiddet kullanımıyla mevzuata uygun olarak toplanmış olan bir grubu dağıtmaya çalışması Sözleşme'nin 3 üncü ve 11 inci maddeleri bağlamında bir takım meselelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi güvenlik güçlerinin toplantı ve gösteriler sırasında gereksiz şiddete (fiziksel şiddet, biber gazı kullanımı ve sair) başvurduğunu pek çok davada açık bir şekilde tespit etmiştir (Gülizar Tuncer / Türkiye, no.12903/02, 8 Şubat 2011,Oya Ataman / Türkiye, no. 74552/01, 5 Aralık 2006 ).
Tüm zararlarına ve potansiyel ölümcül tehlikelerine rağmen gaz bombaları ve göz yaşartıcı muhimmatlar güvenlik güçleri tarafından maalesef sadece açık alanlarda değil konuyla ilgili tüm uluslararası standartlar bir kenara bırakılarak kapalı alanlarda dahi kullanılmaktadır.
19 Aralık 2000 tarihinde 32 tutuklu ve hükümlünün öldüğü 20 cezaevine yapılan operasyonlarda da operasyonu yapan birimlerce ateşli silahların yanı sıra yoğun olarak gaz bombası kullanıldığı bilirkişi raporları ve tanık anlatımlarıyla sabittir. Zarar görenlerin veya hayatını kaybedenlerin yakınlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapmış oldukları başvurularda cezaevi operasyonlarında kullanılan yöntemlerin (gaz bombası ve göz yaşartıcı bomba kullanılması da dahil olmak üzere) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin başta 2. maddesi olmak üzere 3. maddesini ihlal ettiği açıkça vurgulanmıştır (Saçılık ve Diğerleri /Türkiye, no. 43044/05 ve 45001/05, 5 Temmuz 2011,Kavaklıoğlu ve 73 Kişi / Türkiye,no. 15397/02,5 Ocak 2010).
İzmir Barosu, yurttaşlarımızın demokratik haklarını kullanmaları önünde ciddi bir engel teşkil eden, kullanıldığında yurttaşlarımızın yaşam hakkını ihlal eden, hiç kimsenin işkence veya zalimane, insanlık dışı veya küçültücü muameleye veya cezaya tabi tutulmamasını öngören, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 5'inci, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7'nci ve BM İşkence ve diğer Zalimane Gayriinsani ve Küçültücü Muamele ve Cezaya karşı Sözleşme'nin 1'nci maddesini ihlal eden kimyasal silahların güvenlik güçleri tarafından kullanılmasında ısrarcı olan Bakanlığın sözü edilen idari işlemine karşı iptal davası açarak, yargıya müracaat etmeyi uygun görmüştür.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
İZMİR BAROSU BAŞKANI
Av. Sema PEKDAŞ