İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Basın Açıklaması
11 Mart 2013 - 00:00:00
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı'na ilişkin İzmir Barosu Basın Açıklaması
 

     BASINA VE KAMUOYUNA


2863 sayılı Kültür ve Tabiat  Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki doğal ve tabii sit alanlarının yönetiminin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilmesi öngören, yasalaşması durumunda mevcut yasa ve yönetmelikleri ve uygulamalarını kökten değiştirecek etkide olan  " Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı" Hükümet tarafından  -bir kere daha -TBMM'ne sunulmuştur. Sadece bir ülkede yaşayan vatandaşları değil, canlı -cansız tüm varlıklarla birlikte doğal ve tabii tüm özel öneme sahip tabiat alanlarını yeniden düzenlemeyi amaçlayan böyle bir tasarının yasalaşması aşamasında esasen her bir vatandaşın söz söyleme hakkı olduğu gibi kuşkusuz Baroların görüş ve önerilerini belirtmesi yasal bir sorumluluktur

 

Anayasamızın 56 maddesine göre "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir."

 

Anayasamızın bu maddesinden de anlaşılacağı üzere, çevre sağlığı ile ilgili her türlü konuda salt devlet değil tüm yurttaşlar da sorumludur. Bu alana ilişkin her türlü düzenlemenin insanların da dahil olduğu tüm çevresel değerleri ilgilendireceği göz önüne alındığında, yasal düzenlemelerde yurttaşların katılımının sağlanması son derece önemlidir. Yine yasanın uygulanma aşamasında da halkın katılımına açık olması, halkın bir özne olarak yöresini ve yaşam alanını ilgilendiren konularda etkili bir biçimde söz sahibi olması demokratik, sosyal bir hukuk devleti olmanın doğal sonucu olmalıdır. Ne yazık ki bu yasa en başta yurttaşların katılma hakkını engellemesi nedeni ile Anayasamıza aykırıdır.

 

Tasarının amacı  "tabiatın, tabii değerlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına ve sürdürülebilir kullanımına, halkın tabiat hakkında bilinçlenmesini ve toplumun korumaya yönelik katkılarını artıracak faaliyetlerin desteklenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir " şeklinde 1. Madde de tanımlanmaktadır.

 

Yasa Tasarısı'nın başlığında "koruma " vurgusu yapılsa da, bütüncül incelendiğinde;Tasarı'nın kısaca koruma altındaki alanların kullanılabilmesini amaçladığı ve buna ilişkin usulleri içerdiği gayet net anlaşılacaktır.

 

Bu tasarının diğer tasarılarla beraber değerlendirilmesinde usül ve tanımların değiştiği, değişmeyen tek şeyin ise "koruma kullanma dengesi" "sürdürülebilir kullanma" "kamu yararı " gibi belirsiz ve tanımlanmamış, doğa aleyhine yoruma açık kavramların varlığı olduğu görülmektedir. Tasarı bu şekilde yasalaştığında aslında korunması gereken alanların mevcut durumdan daha da fazla yapılaşmaya açılmasının, bu alanların, işletme ve yönetme adı altında piyasalaştırılmasının önü açılmış olacaktır.  Bu yasa tasarısının bir benzeri olan 2010 senesinde TBMM'ye sunulmuş daha önceki tasarının, AB ilerleme raporunda " endişe verici bir gelişme " olarak ifade edildiğini de hatırlatmak isteriz.

 

Kanun maddeleri tek tek incelendiğinde ise yapılmak istenen değişikliğin vereceği zararların telafisinin mümkün olmayacağı ortadadır. Ormanların, yaban hayat üreme alanlarının, sucul alanların, suların, milli parkların, doğal sitlerin hiçbir işe yaramadan boşu boşuna durduğu gibi bir fikirden ve bu fikrin manipülasyonundan hemen ve kesinlikle vazgeçilmelidir. Dünya tüm bileşenleriyle bir bütündür. Ekosisteme yapılan müdahalelerin sonuçlarına her gün şahit olmaktayız. Küresel iklim değişikliği, seller, heyelanlar, depremler, susuzluk, kuraklık ve açlık tehlikesi, sera gazları, ozon tabakasının incelmesi, kanser ve solunum rahatsızlıkları bu gerçeği anlamak için yetmelidir.

 

Ülkemizin tabii değerleri ile varlıkları yasalarımız, uluslararası sözleşmeler ve özel statülerle koruma altına alınmıştır. Bu alanların geleceği, bir önceki tasarıda mevcut tüm statülerin kaldırılması ve tekrar değerlendirilmesi yolunun açılması suretiyle büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakılmıştır. Ancak yoğun tepkiler yüzünden bu tasarının bu bölümü bu sefer Tasarı'nın 6.maddesi ile yeniden düzenlenmiştir. 6. maddenin 1. bendinde "Gerçek veya tüzel kişilerin önerileri ile daha önce belirlenmiş ve ilan edilmiş korunan alanların sınırlarının değiştirilebileceği, kısmen veya tamamen farklı statü kapsamına alınabileceği veya koruma kararlarının kaldırılabileceği", belirtilmiştir

 

Kamuoyuna özelikle bildirmek isteriz ki bu alanlar ülke yüzölçümümüzün sadece %4-5'i civarındadır. Şu an gelecek nesillere sadece bu kadar alanı miras bırakabileceğimiz için utanmamız gerekirken, bu alanları da "kalkınma " bahanesi ile sanayiye, özel mülkiyete ve ekonomik faaliyetlere açmak geleceğimizi dinamitlemekten başka bir şey değildir.

 

Tasarıda geçen "yeniden değerlendirme" adı altında mevcut korunan alanlarımızın koruma güvencesinden mahrum kalması ihtimali kabul edilemezdir. 

 

Tasarı, koruma alanlarıyla ilgili karar süreçlerinin tamamında Bakanlığı tek yetkili saymaktadır. Siyasal iktidarın en küçük alanı bile merkezden planlama ve Bakanlıkları tek yetkili haline getirme ısrarından vazgeçmesini istiyoruz. Yurttaşlarının fikrini ve katılımını görmezden gelen, sivil toplum kuruluşlarını, Belediyeler gibi yerel yönetim kuruluşları ile ilgili diğer kamu kuruluşlarını hiçe sayan bu usulün demokrasiyle bağdaşması mümkün değildir.

 

Bu tasarı ile ülkemizin tabiatı ve biyolojik zenginlikleri büyük bir tehditle karşı karşıyadır. Anayasamızın 56. maddesi ve uluslararası çevre koruma sözleşmelerine aykırı olan bu çevre zararlısı tasarının ivedilikle TBMM gündeminden çekilmesi son derece acil ve gereklidir.

 

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.12.03.2013

 

Av. Sema PEKDAŞ

İzmir Barosu BAsın Açıklaması

 
           
 
 
                                                                                           
 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza