İZMİR'DE VE TÜM YURTTA HALKA YÖNELEN ŞİDDETİ KINIYORUZ !
İstanbul Taksim Gezi Parkına AVM yapılmasına karşı koyan, kentini ve doğasını korumak amacıyla demokratik haklarını kullanan yurttaşların polis şiddetine maruz kalması üzerine ülkemizde ve İzmir'de olağanüstü günler yaşanmaktadır.
Tüm yurtta halkımız demokratik tepkisini göstermekte ve alanlara çıkmaktadır.
Bu demokratik tepkilere karşıSiyasi iktidarın emrindeki emniyet güçleri, onlarla birlikte hareket eden ve ellerinde sopa, demir çubuklar olan siviller akıl almaz ölçüde şiddete başvurarak insanların yaralanmasına ve hatta sakat kalmasına yol açacak biçimde şiddet uygulamışlardır.
Kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanımı işkence boyutlarına ulaşmıştır. Biber gazları doğrudan insanlar hedef alınarak mermi gibi kullanılmaya başlanmış, polisin fiziki saldırısı sonucu yaşamsal risk taşıyan ağır yaralanmalar meydana gelmiştir.
Demokratik taleplerle direnme hakkını kullanan yurttaşlarımız baskıya, aşağılanmaya,hakarete,yasaklara karşı halka rağmen bir şey yapılamayacağını ve sessiz kalmayacağını fiili olarak ortaya koymuş, faşizan uygulamalara karşı sesini yükseltmiş ve hükümetin istifa etmesini talep etmiştir.
İzmir'de de üç gündür demokratik muhalefet gece gündüz alanlarda, yüz binlerce İzmir'li meydanları doldurdu ve barışçı bir şekilde tepkisini ifade etti.
Bu gösteriler devam ederken 01 Haziran Cumartesi günü İzmir Barosu Başkanı Av.Sema Pekdaş ve İzmir Tabipler Odası Genel Sekreteri Dr. Mete Güzelant, İzmir Valisi Mustafa Toprak ile görüşmüş, " demokrasilerde muhalefetin gösteri hakkı bulunduğu, bu demokratik hakkın evrensel ve meşru olduğu, bu hakkı kullanan insanlara karşı şiddet kullanılmaması gerektiği, biber gazının insan sağlığına olan zararlarını ifade etmişler, güvenlik güçlerine şiddete başvurmamaları ve biber gazı kullanmamaları yönünde emir vermeleri talebi iletilmiştir. İzmir Valisi Mustafa Toprak da, zaten biber gazı kullanmama konusunda kolluk kuvvetlerine emir verdiğini ifade etmiştir.
1 Haziran Cumartesi akşamı ne yazık ki konuşulanların tam aksi bir durum ortaya çıkmış. Basmane'ye yürüyen bir gruba çok yoğun bir şekilde biber gazı atılmıştır. Birçok insan gazdan etkilenmiş, gaz kapsüllerinden ve taşlardan yaralanmıştır. Güvenlik güçleri ile birlikte hareket eden sivil bir grup taş ve sopalarla polis şiddetine karşı direnme hakkını kullanan ve hatta olaylarla hiçbir ilgisi olmayan insanlara sert bir biçimde saldırmıştır. Benzer saldırılar Pazar gecesi de yoğun bir şekilde devam etmiş ve İzmir'de bir korku iklimi yaratılmak istenmiştir. Bu durum açıkça demokrasiye aykırıdır.
Behçet Uz Çocuk Hastanesi önünde bile kullanılmaktan çekinilmeyen biber gazı ve diğer nedenlerle hastane acillerine bine yaklaşan sayıda kişinin başvurduğu, hastanelere başvuramayan yüzlerce insanın solunum sorunları yaşadığı, bazılarının astım krizi geçirdiği ve oluşan yaralarını kendilerinin tedavi ettikleri bilgisi alınmıştır.
31.05.2013 tarihinden itibaren İzmir'de yaşanan toplu gözaltı vakalarında, ilk andan itibaren İzmir Barosu görevlendirmesi ile gönüllü müdafii olarak görev yapan avukatların katkılarıyla, gözaltında bulunanların tümünün avukat eşliğinde ifadelerinin alınması, adli raporlarının, Yakalama ve Gözaltına Alma Yönetmeliği ve İstanbul Protokolüne göre hazırlanması sağlanmıştır. Gözaltında ve gösteriler sırasında yaşanan kötü muamele ve diğer hak ihlalleri ile ilgili olarak İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi bünyesinde bir birim oluşturulmuş konu ile ilgili her türlü bilgi, belge ve görsel kayıtların bu birime ulaştırılması yönünde çağrı yapılmış, hak ihlallerine ilişkin olarak valilik ve cumhuriyet savcılığı nezdinde yapılan girişimlere ek olarak merkeze yapılacak başvurular ile ilgili olarak da gerekli makamlara idari ve yargısal şikayet başvuruları yapılacağı açıklanmıştır.
İzmir Tabip Odası bünyesinde kurulan ilk yardım merkezinde görev yapan hekimler ve intörnler de canla başla çalışarak birçok vakaya müdahalede bulunmuşlardır. Odaya başvuran bazı insanlar da yapılan muayene de hedef alınarak, plastik mermi kullanıldığına ilişkin bulgular saptanmıştır. İzmir Tabip Odası'na da saldırıda bulunulmuş ve bir doktor kafasına cop darbesi alarak yaralanmıştır.
İzmir, İstanbul, Ankara, Antalya, Eskişehir, Adana ve diğer illerde 31 Mayıs Cuma gününden itibaren demokratik tepkiler şiddetle bastırılmış ve tüm Türkiye savaş alanı haline getirilmiştir.
İzmir emek ve demokrasi bileşenleri olarak bizler;
İzmir'deki yurttaşlarımıza tepki ve taleplerini göstermek için yaptıkları gösterilerde barışçı alana özen göstermeye, kamunun kullanımına ayrılmış alanlara ve diğer yurttaşların mal ve haklarına zarar vermemeye ve provokasyonlara karşı uyanık olmaya çağırıyoruz.
Kolluk görevlilerine ise barışçı sınırlarda kalan eylemlere saygı göstermeleri, şiddet uygulamamaları çağrısında bulunuyoruz. Ayrıca iki günden bu yana polisler ile birlikte ellerinde sopa ve demir çubuklarla göstericilere saldıran ve şehirde terör estiren siviller hakkında ve onları koruyan kamu görevlilerinin tesbiti ile haklarında derhal işlem yapılması için İzmir Valiliği'ni ve Cumhuriyet Savcılığı'nı göreve çağırıyoruz.
En temel insan haklarına yönelik, olağanüstü hal uygulamasına karşı gelişen meşru direnişin bir parçası olduğumuzu ve Türkiye'yi faşizmin batağına sürüklemek isteyenlere karşı mücadelede kararlılığımızı bir kez daha tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Saygılarımızla..
İZMİR BAROSU - DİSK - KESK - İZMİR TABİP ODASI - TÜRK-İŞ - TMMOB