İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Basına ve Kamuoyuna
Basına ve Kamuoyuna
08 Haziran 2011 - 00:00:00
Kadın cinayetleri, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığının kaldırılması ve Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine ilişkin.
 

Basına ve Kamuoyuna
 
Ülkemizde kadına yönelik şiddet , taciz , tecavüz ve kadın cinayetleri  oranı 2002 -2009 Adalet Bakanlığı verilerine göre  % 1400 lere ulaşmış   bulunmaktadır.
 
Günde en az üç kadının öldürüldüğü,KSGM 2010 istatistiklerine göre her evli kadından %39'unun fiziksel şiddete ,% 15'inin  cinsel, % 42'sinin fiziksel veya cinsel ,% 44'ünün duygusal şiddete maruz kaldığı "sürekli ve sistemli, kesintisiz şiddet ülkesi" ülkemizde,şiddet işkence ve katliam halinde eğitim, şöhret demiyor sürekli kadınların yaşamlarını tehdit etmeye devam ediyor.
 
Ve bu duruma toplum olarak seyirci kalıyoruz; Çünkü fiziksel, cinsel şiddet gören kadınların  % 92'si hiçbir yere başvuruda bulunmuyor.Çünkü bilmiyor, etkili görmüyor, güvenmiyor,korkuyor,destek görmeyeceğini düşünüyor.Ya da başvuranlar ellerinde koruma kararlarına rağmen  korunamadan dövülerek işkence edilerek, öldürülüyorlar!
 
Bir yandan;  olumlu gelişmelerle; Cumhuriyet savcılıklarında şiddet mağdurlarını korumak için "özel bürolar" kurulup emniyet teşkilatında özel eğitimler verilirken,hukuken de tedbirler alınmaktadır. Bunlardan biri de  
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin , 121. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında, "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"ni, 13 ülke ile birlikte imzalamış olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeye imza atan ilk devlet oldu.
 
Bu sözleşme ile "kadına yönelik her türlü şiddetin, temel insan hakkı ihlali…" olduğu kabul edilmektedir.
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacı ile imzalanan  sözleşmede 4 temel yükümlülük öngörülmüştür.Önleme, yargılama, koruma ve politika üretme.

Yeni Hükümet , "sözleşmeyi yeni mecliste ivedilikle onaylamalı ve hayata geçirmek için acil çözümler üretmelidir. "
Sözleşme çercevesinde; Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için farkındalık yaratma, kampanyalar düzenleme, eğitim alanında bu konuyu ele alma, kadına yönelik şiddet konusunda uygulayıcılara (yani emniyet kuvvetleri, savcılar, hakimler) özel eğitimler verilme, müdahale ve rehabilitasyon programları düzenleme, medyanın kadına yönelik şiddeti ele alışının irdelenmesi gibi çeşitli olumlu düzenlemeler yer almaktadır.
Şiddet gören kadınlar için sığınma evleri, 24 saat hizmet veren çağrı merkezleri bulunması da sözleşmede yer alıyor. Cinsel şiddete uğrayan kadınlar için mağdurun kolay erişebildiği, fiziki ve psikolojik tedavi ve destek sağlayacak merkezler kurulması sözleşmenin bir diğer hükmü.
 
Sözleşme, kadına yönelik şiddetle mücadele açısından hukuk uygulayıcıları için de özel bazı düzenlemelere sahip. Koruma emirlerinin zaman geçirilmeden çıkarılması, şiddet mağduru kadının şikayetini geri alsa dahi savcılık makamının soruşturmayı devam ettirmesi, zoraki evliliklerin, ekonomik ya da yönetimsel bir külfet oluşturmadan feshine imkan tanıyan yasal düzenlemeler yapılması gibi.
 
Diğer yandan ; Kadın taciz ve cinayetlerinin giderek tırmandığı ülkemizde, "Kadın Bakanlığının kaldırılması", yerine  "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kurulması" , kendi içinde çelişki içermesi,kadının birey olarak yaşadıklarının görmezden gelinmesi, kadın cinayetlerinin devamı ve kadının aile içinde işkenceye maruz bırakılması  anlamına gelmektedir.
 
Bu durum, devletin imzaladığı uluslar arası sözleşmelerle  hukuksal alanda kadının uğradığı şiddeti insan hakkı ihlali sayarken, diğer taraftan da kadını aile kurumu içinde yok eden  sistemler üretmesi anlamına gelmektedir.
 
Devlet, 1986 yılında yürürlüğe giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi  ve 2000 de imzalanarak 2002 de onaylanarak yürürlüğe giren  ihtiyari  protokol, 1998 yılında  4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanunu, 2008 yılı 4320 SK Yönetmeliği, 2011 yılı Avrupa Konseyi Sözleşmesi ile devamlı olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yasal düzenlemelere imza atmışsa da şiddetin önlenmesinde yetersiz kalmıştır.Bu nedenle de devlet kadın cinayetlerinden birinci derecede sorumludur.
 
Aile içi şiddette tüm toplumun rolü olduğunu gözden kaçırmamak gerekmektedir.Sorun yalnızca kadınların sorunu değil ataerkil toplum yapısının sorunudur.Bu şiddet sarmalından derhal çıkmak ,kadınlara dönük toplu katliamı derhal durdurmak gerekmektedir.

Mecliste artan kadın sandalye sayısının gereği yerine getirilerek,katledilen kadınlar görünür kılınarak, bir daha Ayşe Paşalıların olmaması,Nurgüllerin işkence görmemesi için duyarlı, farkında ve kararlı bir kamuoyu,sürekli şiddetsizlik için bireysel silahlanmanın önü kesilmelidir.Koruyucu tedbirler (kimliğin gizlenmesi, adresin gizliliği, devlet tarafından farklı bir yerleşim yerinde yerleşim ve iş imkanı ) aile kurumuna da uygulanmalı, şiddet mağdurlarının adres,okul iş değişikliği imkanı sağlanmalıdır.Köklü çözümlerle evde kalan mağdur korumaya alınmalı,şiddet failine ceza ile   birlikte güvenlik tedbirleri uygulanmalıdır.
Kadınların yardım istemesi sağlanmalı, devlet mağdura anında ulaşarak aktif koruma sağlamalıdır.Kamu kurumları arasında koordinasyon sağlanarak SHÇEK sığınmaevleri kadınların çocuklarını da kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.Valilik, kaymakamlık, muhtarlıklara ve belediyelere bağlı donanımlı  ,ihtiyaca cevap veren kadın danışma merkezleri açılmalı, baro bağlantısı sağlanmalıdır.Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayıcı önlemler alınmalı, Emniyet Müdürlükleri ve Karakollarda bu yönde eğitim almış kadın polis ve psikologlar istihdam edilmelidir.
Tüm sağlık kuruluşlarında teşhis, muayene ve tedavi hizmeti veren "şiddet mağduru kadınlar" birimi kurulmalı, kadınların bu birimlere başvurusu sağlanmalıdır.
Kadına yönelik şiddet halk sağlığı sorunu, bir işkence ve insanlık  suçudur.Bu sebeple tüm sağlık çalışanları eğitilmelidir.Sağlık kurumlarına başvuruda bulunan her 15 yaş üstü kadının  aile içi şiddet mağduru olup olmadığı  sorgulanmalıdır. 
 
Yeni Meclis, ivedilikle Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde "önleyici" " etkin" " somut" çözümler üretmelidir. Bu hususta, Barolar, Üniversiteler, Mahkemeler ve  Kolluk Birimlerinden oluşan "aktif müdahale grupları" koordinasyon içerisinde çalışmalıdır.
 
İzmir Barosu olarak,yeni meclisi "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye dair Avrupa Konseyi Sözleşmesini" Mecliste  onaylamaya ,kadını koruyucu ve sosyal devlet gereğini yerine getirir bir nitelikle "Kadının Güçlendirilmesi ve Şiddetten Korunması Bakanlığı "'nı kurmaya, şiddeti ve işkenceyi önleyici, cezalandırıcı etkili tedbirler almaya çağırıyor, işin takipçisi olacağımızı beyan ediyoruz.29.06.2011

 
İzmir Barosu Başkanı
Av.Sema Pekdaş

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza