İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Basın Açıklaması Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı hk.
Basın Açıklaması Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı hk.
06 Ocak 2011 - 00:00:00
Basın Açıklaması Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı hk.
 

BASINA VE KAMUOYUNA

2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu değiştirilerek yasalaştırılması düşünülen, yasalaşması durumunda mevcut yasa ve yönetmelikleri ve uygulamalarını kökten değiştirecek etkide "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı" Hükümet tarafından TBMM'ne sunulmuştur. Sadece bir ülkede yaşayan vatandaşları değil, canlı -cansız tüm varlıklarla birlikte doğal, kültürel, tarihi tüm özel öneme sahip alanları yeniden dizaynı amaçlayan böyle bir yasa tasarısının yasalaşması aşamasında esasen her bir vatandaşın söz söyleme hakkı olduğu gibi kuşkusuz Baroların görüş ve önerilerini belirtmesi yasal bir sorumluluktur. Avukatlık yasasının 76 maddesi Barolara; "hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak ve işlerlik kazandırmak" vazifesini yüklemiştir.

Anayasamızın 56 maddesine göre "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." Denilmektedir. UNESCO(Birleşmiş milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) yeni insan hakları oluşturma çabası içine girmiştir.Bu çabalar sonucu,barış hakkı,gelişme hakkı,halkların kendi kaderini belirleme (self-determinasyon)hakkı ve çevre hakkının da içinde bulunduğu dayanışma hakları üçüncü kuşak haklar olarak belirlenmiştir.

Bu bağlamda " Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı"nın Anayasamıza uygun olup olmadığının, bu yasa ile ne yapılmak istendiğinin iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu kanun tasarısının amaç başlıklı 1. maddesinde, kanunun amacının "ülkemizin kara, kıyı, sucul ve deniz alanlarındaki ulusal ve uluslararası öneme sahip tabii değerlerin, biyolojik çeşitliliğin ve peyzajın muhafazası ile koruma kullanma dengesi gözetilerek sürdürülebilirliğine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi" olduğu belirtilmektedir.

Kanun'un genel gerekçesinde ise " Avrupa Birliği (AB), Türkiye'nin birliğe katılma süreci içinde Çevre Faslını açmış bulunmaktadır. Bu çerçevede Türkiye'nin AB'ye üye olarak katılabilmesi için tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin korunması gibi yerine getirmesi gereken bazı taahhütleri bulunmaktadır. Bu taahhütlerden bazıları; Kuş Direktifine uyum, Habitat Direktifine uyum, Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ile Uluslararası Ramsar Sözleşmesi hükümlerinin yerine getirilmesi ve iç mevzuatın AB mevzuatı ile uyumlaştırılması" olduğu iddia edilmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu yasa Tabiatı ve Biyolojik Varlıkları korumaya ilişkin bir yasa değildir. Bu yasa, amaç maddesinde yazılı koruma kullanma dengesi ifadesi ile de açığa vurulduğu gibi; aslında korunması gereken alanların mevcut durumdan daha da fazla yapılaşmaya açılmasının, bu alanların, işletme ve yönetme adı altında piyasalaştırılması önünde hiç bir engel kalmaması amacıyla hazırlanmış bir yasadır. AB uyum süreci ile de bir ilgisi de bulunmamaktadır. AB ilerleme raporunda " endişe verici bir gelişme " olarak ifade edilmiş bir kanun tasarısıdır.

Yine yasanın gerekçesinde "Tabiatı koruma konusundaki farklı kurumların yetkili olması yetki karmaşasına neden olmakta" denilmekte ancak koruma alanları ve sorumlu kuruluşlar incelendiğinde %86"sının zaten Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı olduğu, DOĞAL SİT ALANLARI ile DOĞAL VARLIKLAR"ın Turizm ve Kültür Bakanlığından elinden alınarak Çevre ve Orman Bakanlığına verildiği anlaşılacaktır.

Kanun maddeleri tek tek incelendiğinde ise yapılmak istenen değişikliğin vereceği zararın telafisinin gelecekteki çok uzun yıllar boyunca mümkün olamayacağı anlaşılmaktadır. Çünkü, Yasa'nın geçici 1. ve 2. maddesi her türden koruma alanı ile ilgili doğal ve tabii sit kararları ve bu alanların doğal ve tabii sit statüleri sona erdirilmektedir.

15.madde ile ülke düzeyinde ''üstün kamu yararı'' ve ''stratejik kullanımı ''gerektiren doğal sit alanlarında  kullanma izni, intifa ve irtifak hakkının 49 yıla kadar süre ile Bakanla Kurulu Kararı ile verilebileceği hükme bağlanmıştır. Böylece otoyollar, nükleer santraller, boğaz köprüleri,HES'ler, kitle turizm tesisleri ve benzeri yatırımların önündeki koruma hukuku engeli kaldırılmıştır. İşte yasanın gizli amacı, tamamen Hükümetin kontrolü altında bulunan Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu tarafından çok kısa süre içinde rant getirecek projeleri şu anda 1.derecede olan doğal sitler, milli parklar ve tabiat alanlarında yaşama geçirmektir.

Tasarının geçici 1. maddesine göre mevcut tüm statüler kaldırılacak , Bu alanlar tekrar isimlendirilecektir. Yapılacak bu yeniden değerlendirilme sonucu, koruma statüsü özellikleri taşımadığına karar verilenler artık korunmayacaktır. Koruma statüsü özellikleri taşıdığı anlaşılanların ise yasanın 9. maddesi ile belirlenen onüç korunan alan statüsünden hangisine girdiği saptanıp bu alanlara uygun statüler ihdas edilecektir.

Koruma ya da koruma bölgesi dışına çıkarma ile ilgili bütün kararlar, ikisi sivil toplum kuruluşlarından, dördü akademisyen olmak üzere altı temsilci ile onaltı çeşitli bakanlık bürokratlarından oluşacak yirmiiki kişilik, adına Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu denilen ve yapısı itibariyle idareye dolayısıyla hükümete bağlı bir kurul tarafından verilecektir.

Bu Kurul tamamen Hükümet'in kontrolü altındadır ve salt çoğunlukla karar vermektedir. Mevcut 2863 sayılı yasada ise koruma ilke kararlarını tespit eden Koruma Yüksek Kurulu , toplantıya katılan üyelerin en az dörtte üçünün oyları ile karar verir. Ayrıca, sit derecelerini tespit eden Koruma Bölge Kurullarında bilim adamları çoğunluktadır.

Yasa ile getirilen on üç korunan alan statüsünün uluslararası anlaşmalarda belirlenen standartlarda olmaması bir yana, bu alanların neredeyse tamamında her türlü kullanıma ve yapılaşmaya yol açacak düzenlemeler getirilmektedir.

Yine öte yandan taraf olduğumuz Uluslar arası sözleşmelerden kaynaklanan koruma statülerinden bahsedilmemiş bu statülerin, ne olacağı belirtilmemiştir.

Koruma statüsündeki 13 alanın 10'unun, mutlak koruma alanı dışında kalan kısımları, her türlü kullanıma ve işletmeye açılacaktır. Koruma statüsündeki, gen koruma alanı, tabiatı koruma alanı ve yaban hayatı geliştirme sahaları ile diğer 10 koruma statüsünün mutlak korunma alanlarında bile, Bakanlar Kurulu kararıyla ülke düzeyinde,üstün kamu yararı ve stratejik kullanımı gerektiren kullanma izni, intifa ve irtifak hakkı verilebilecektir.Koruma alanlarına ilişkin planlama yetkisi, Çevre ve Orman Bakanlığı'na ait olacaktır. Bu planlara uygun olarak, söz konusu koruma alanları 49 yıla kadar, intifa ya da irtifak tesisi suretiyle gerçek ve tüzel kişilerin kullanımına veya işletmesine verilebilecektir. Bu kanun kapsamındaki alanlar, Bakanlığın uygun görüşü alınarak turizm bölgesi ya da merkezi olarak da ilan edilebilecektir.

Bütün bu düzenlemeler, siyasal iktidarın Türkiye'nin korunması gereken alanları, ekosistemi, flora ve faunası ile ilgili bütün yetkiyi kendinde toplamak istediğini ve hükümet tarafından bu alanlarda uygun görülen kullanım biçimlerini hiç bir engel olmadan kendisinin belirlemek istediğini göstermektedir.

Her ne kadar yasanın gerekçesinde "korunan alanların belirlenmesi, planlanması ve yönetimi süreçlerinde yöre insanının desteğinin alınması"ndan bahsedilse de Tasarı incelendiğinde, korunacak alanların bütünsel bir anlayışla ve toplumla birlikte korunması, koruma mekanizmalarına ve süreçlerine toplumsal katılımın sağlanması konusunda doğru dürüst bir hüküm bulunmadığı gibi işlevsel bir mekanizmada yoktur.

Yasanın 28. maddesinde yer alan bazı düzenlemeler, koruma alanlarında ileride neler yapılabileceğinin ve bu alanların nasıl bir hal alacağını şimdiden göstermektedir.

28. maddede " (1) Biyolojik çeşitlilik koruma gelir kaynakları şunlardır:

a) Bu Kanun kapsamında Bakanlıkça izin verilen alanlarda, her türlü faydalanma, işletme, giriş ücretleri, kira, kullanım izni bedelleri, alan kılavuzluğu hizmetleri, intifa ve irtifak haklarından doğan gelirler, her türlü yayın gelirleri ve benzeri gelirler.

b) Kamu kurum ve kuruluşları hariç olmak üzere korunan alanlardaki izin haklarına dayanılarak yapılacak her türlü tesislerden proje bedeli tutarının %3'ü oranında tahsil olunacak bedeller.

c) Bu Kanun kapsamındaki hususlara ilişkin telif, patent, belge, lisans ve marka tescilinden sağlanan gelirler. " denilerek koruma alanlarının nasıl piyasalaştırılmak istendiği anlaşılmaktadır.

Yasa tasarısında, koruma alanlarının fiziki korumasının özel güvenlik şirketleri marifetiyle yerine getirilmesini öngörülmesi ise bu piyasalaştırmanın en küçük ayrıntısına kadar düşünülmüş olduğunu göstermektedir.

Bu tasarı ile ülkemizin tabiatı ve biyolojik zenginlikleri büyük bir tehditle karı karşıya kalmıştır. Anayasanın 56. ve uluslararası doğa koruma sözleşmelerine aykırı olan bu çevre zararlısı tasarının ivedilikle TBMM Çevre Komisyonu gündeminden çekilmesi GEREKMEKTEDİR.

      Saygılarımızla basına ve kamuoyuna duyurulur. 06.01.2011

 

 

                            Av. Sema PEKDAŞ

                           İzmir Barosu Başkanı

 

 

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza