İzmir Barosu: Ana Sayfa
İzmir Barosu: Ana Sayfa
Dünya Kadınlar Günü Basın Açıklaması
Dünya Kadınlar Günü Basın Açıklaması
07 Mart 2013 - 00:00:00
Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla İzmir Barosu tarafından yapılan basın açıklaması
 

tvtema.jpg

 

BASINA VE KAMUOYUNA

Bundan yüz elli beş yıl önce bir 8 Mart günü, New York' ta tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler; eşit işe eşit ücret, günde sekiz saat çalışma, doğum izni gibi insanca yaşama ve çalışma koşulları için bir eşitlik mücadelesi başlattılar. Çoğu kadın 129 kişi, bu haklı taleplerinin bedelini, atölyelerde çıkarılan yangınlarda boğularak ve yanarak ödedi. Bundan otuz üç yıl sonra, kadının insan hakları için savaş veren bir başka kadın, Alman Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart' ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önerdi ve Dünya Kadınlar Günü ilk defa 19 Mart 1911' de Almanya, Avusturya ve Danimarka' da kutlandı. Dünya Kadınlar Günü' nün 8 Mart' ta kutlanmasına ise 1972' de Sidney' de yapılan Mart Hareketi organizasyonu ile başlandı ve nihayet 16 Aralık 1977' de BM Genel Kurulu'nda 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasına karar verildi.

8 Mart, özgürlük ve eşitlik meşalesini yanarak yakan kadınların geleceğimize tuttuğu meşaledir! Kadınların insan hakları, eşitlik ve özgürlük taleplerinin simgesidir. Bu uğurda mücadele etmiş ve eden herkesi saygıyla selamlıyoruz, anıyoruz.

Bu vesileyle 1913 senesinde İstanbul'da santral memuru olabilmek için eylem yapan kadınlarımızın açtığı yolun 100. Senesini kutluyor, tüm kadın meslektaşlarımızla yan yana durmanın coşkusu ile hatıralarının önünde
eğiliyoruz.

Hiçbir hak yoktur ki bedel ödenmeden alınabilmiş olsun. Kadının insan hakları mücadelesinin son 100 senede kat ettiği mesafe kuşkusuz önemlidir. Ancak buz dağının görünmeyen yüzü çok büyük.Üstüne üstlük kazanılmış hakların dahi tartışma konusu yapıldığı bir zamandan geçiyoruz.

 

Kadın olması işe alımlarda bir dezavantaj olarak görülen, hamile kaldığında işlerine son verilen, evde, işte, tarlada tüm gücüyle çalıştığı halde emeği görmezden gelinen, eğitim hakkı engellenen,çalışma hakkı engellenen , bedeni üzerindeki tasarruf hakkı ihlal edilen , kürtaj ve doğum konusunda engellenen ya da zorlanan ,

Kendini erkek gözünden gizlemek zorunda olduğu dayatılan, babalarından sonra kocalarının namusu sayılan, halen yasaların eşlerinden koruyamadığı şiddete uğrayan ve hatta öldürülen, töre, inanç, namus hapishanesinde şiddete mahkum edilen, fuhuşa sürüklenen, mecbur bırakılan, ne yapıp ne yapamayacakların ataerkil kültürce tanımlanan ve açıkça "kadın" oldukları için ayrımcılığa uğrayan kadınların oranı hiç de azımsanacak gibi değil.



Bu sorunların çözümü ise Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm mekanizmaları ile topyekûn kadın-erkek ayrımcılığı başta olmak üzere " her türden ayrımcılıkla" koşulsuz ve şartsız mücadelesinde gizlidir.

 

Ayrımcılık "bir kişinin cinsiyeti, ırkı, ten rengi, dini ya da inancı, siyasi görüşü, cinsel yönelimi, yaşı, engelli olması yada milli, sosyal yada etnik kökeni sebebi ile başkalarından daha kötü muamele görmesini beraberinde getiren, haksız bir farklı muameledir".


Ayrımcılığa maruz kalması kişinin diğerleri ile eşit koşullarda topluma katılamaması ya da toplum içerisinde örneğin okulda yada işyerinde aynı olanaklara sahip olamaması anlamına gelir. Ayrımcılık doğrudan olabileceği gibi dolaylıda
olabilir.

Yukarıda saydığımız tüm sorunların temel noktası ise esasen kadına yönelik ayrımcılıktır. Kadının erkekten daha değersiz görülmesi ile oluşan değer eşitsizliği, olumsuz farklı muamelelere yol açmakta, bu farklı muameleler Devlet mekanizması ile engellenmediğinde ise şiddet olarak tezahür etmektedir.

Cinsiyet temelli şiddet ve şiddet tehdidi, kadının başta özel alanı olmak üzere ekonomik ve toplumsal hayata aktif ve üretken katılımını da şüphesiz engellemektedir. Türkiye Psikiyatri Derneği kadınların ruhsal sorunlarının en önemli sebeplerini "şiddet ve yoksulluk" olarak saptamış ve Dünya Sağlık Örgütü kadına yönelik şiddeti "bir halk sağlığı sorunu" olarak tanımlamıştır.

Kadına yönelik ayrımcılık ve bunun uzantısı şiddet bir insan hakları ihlalidir, münferit değil, sistematiktir. Ailenin mahremiyeti içinde olup biten, özel alana ait, hukuk denetimi dışında bir aile içi mesele değildir. Bu nedenle, engellenmesi de ancak sistemli ve etkin bir mücadele ile gerçekleşebilir.

Her vesile ile kadının yerinin evi, yegane görevinin ise çocuk doğurmak olduğunu vurgulayan bir anlayışın bu sorunları çözmekte yetersiz kalacağı aşikardır. Kadına yönelik ayrımcılığın ve şiddetin önüne geçilmesinde eğitim, sağlık, adalet, güvenlik ve sosyal hizmetler birimlerinin aynı güvenilirlikle koordinasyon halinde çalışması sağlanmak zorundadır.

Ayrıca Türk Ceza kanununda yapılacak tadille " ayrımcılık " suçunun kapsamının tekrar  değerlendirilmesi ile cezalarının arttırılması, yine kadına yönelik şiddetin cezalandırılmasında etkili bir suç ve ceza sistematiği oluşturulmalıdır.



İzmir Barosu olarak her türlü insan hakkı ihlalinin karşısında olduğumuz gibi kadının insan haklarının ihlallerinde de taraf
olduğumuzu, hiç kimsenin farklılığının kendisine dezavantaj olarak yükletilmemesi için tüm güzümüzle çalışacağımızı kamuoyuna duyururuz.07.03.2013


Av. Sema PEKDAŞ

İZMİR BAROSU BAŞKANI

 

DSC_1333.jpg


 

 
İçerik-11
İçerik-10
İçerik-12
İçerik-9
İçerik-13
Baro Levhası BARO LEVHASI
Sicil No:
Adı:
Soyadı:
BaroNet
Anlaşmalı Hastaneler
Av.M.Taner Ünlü Kütüphanesi
BaroTV
OCAS
UYAP
Avukat Spor Oyunları
Baro Kart
E-İmza